ABD yapımı F-35 savaş uçağı programından beklediğini bulamayan Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), savunma stratejisinde tarihi bir rota değişikliğine giderek gözünü Asya ve bölgesel ortaklıklara çevirdi.
Güney Kore’nin KF-21 Boramae ve Türkiye’nin KAAN beşinci nesil savaş uçağı projelerine ilgi duyan Abu Dabi, yalnızca tedarikçi değil, aynı zamanda üretim ortağı olma hedefiyle hareket ediyor.
Donald Trump’ın ilk başkanlık döneminde onaylanan ve 50 adet F-35 savaş uçağı ile silahlı İHA’ları da içeren 23 milyar dolarlık anlaşma, Joe Biden yönetimi sırasında, BAE’nin Çin ile teknoloji ve güvenlik alanındaki yakın ilişkileri nedeniyle askıya alındı. Bu durum, ABD’nin teknoloji transferi ve kullanım koşullarına dair sıkı denetim talepleriyle birleşince, Abu Dabi yönetimi 2021 Aralık ayında masadan kalktı.
BAE Savunma Bakanlığı, kararın gerekçesini “egemenlik haklarına aykırı olabilecek şartlar” ve “yüksek uyum maliyeti” olarak açıkladı. Bu gelişmenin ardından Abu Dabi, Fransız Dassault firması ile 80 adet Rafale savaş uçağı için 19 milyar dolarlık rekor bir anlaşma imzaladı. Ülke o zamandan beri geleneksel Batılı tedarikçilerin ötesinde alternatif savunma ortakları arayışını genişletti.
Güney Kore ile KF-21 iş birliği süreci
F-35 projesinden çekilen BAE, savunma alanında geleneksel Batılı tedarikçilerinin ötesinde yeni ortaklıklar arayışına girdi.
Abu Dabi ile Güney Kore arasında Nisan 2025’te imzalanan niyet mektubu, KF-21 Boramae programına katılımın önünü açtı. Bu iş birliği kapsamında BAE’li pilotlar ve mühendisler, Güney Kore’de devam eden uçuş testlerini yakından takip edecek, simülatör eğitimlerine katılacak ve bakım-onarım süreçlerinde görev alacak. Ayrıca taraflar arasında teknoloji transferi ve olası ortak üretim konusunda da görüşmeler yürütülüyor.

Son olarak Güney Kore Hava Kuvvetleri Komutanı General Lee Young-soo ile Birleşik Arap Emirlikleri Savunma Bakan Yardımcısı İbrahim Nasır Muhammed El Alawi, 7 Ağustos 2025’te ülkenin Gyeongsang Eyaletindeki Sacheon Hava Üssü’nde dostluk uçuşu gerçekleştirdi.
KF-21, radar kesit alanı düşük gövde tasarımı, gelişmiş AESA radarı, havadan havaya ve havadan karaya füze taşıma kapasitesiyle dikkat çekiyor. Esasında 4.5 nesil olarak tanımlanan platform, beşinci nesil özelliklerin bir kısmını uygun maliyetle sunmasıyla da öne çıkıyor
Türkiye’nin KAAN projesine Körfez ilgisi
Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) Genel Müdürü Mehmet Demiroğlu, Abu Dabi’de düzenlenen Uluslararası Savunma Fuarı ve Konferansı’nda (IDEX 2025), BAE’nin KAAN projesine resmen ilgi gösterdiğini açıkladı. Demiroğlu, “Birçok ülkeden yoğun ilgi var ancak bu süreçler stratejik öneme sahip olduğu için zaman alıyor ve devletler arası en üst düzeyde karar mekanizmaları devreye giriyor” ifadelerini kullandı.

KAAN, Türkiye’nin ilk milli beşinci nesil savaş uçağı olarak tasarlandı. Stealth (radar görünmezliği), süpersonik hız, yüksek manevra kabiliyeti ve yapay zekâ destekli görev bilgisayarı gibi ileri teknolojilerle donatılıyor.
Hürkuş uçağında ortak üretim anlaşması
BAE ile Türkiye arasındaki savunma iş birliği yalnızca savaş uçaklarıyla sınırlı değil. Demiroğlu, TUSAŞ’ın BAE merkezli Calidus firmasıyla Hürkuş eğitim uçağı konusunda iş birliği anlaşması imzaladığını duyurdu.

Hürkuş, pilot eğitiminde kullanılan turboprop motorlu bir uçak olup silahlandırılmış versiyonlarıyla hafif taarruz görevlerinde de kullanılabiliyor. Anlaşma kapsamında, iki ülke mühendisleri Hürkuş’un geliştirilmiş versiyonunu üretmek üzere ortak çalışacak.
ATAK helikopterine ilgi de gündemdeydi
BAE’nin Türkiye’ye ilgisi, kara havacılığı alanında da kendini gösteriyor. Demiroğlu’nun Şubat 2025’te verdiği bilgiye göre, BAE daha önce ATAK T129 taarruz helikopterini test etti ve performansından etkilendi. Bu testler sırasında BAE pilotları ve teknik heyeti, helikopterin silah sistemleri, uçuş kabiliyeti ve gece harekât performansını inceledi.

Bilindiği gibi ATAK helikopteri, çift motorlu yapısı, gelişmiş aviyonikleri ve zorlu iklim koşullarına dayanıklılığıyla öne çıkıyor. Filipinler’den Nijerya’ya farklı coğrafyalarda bulunan pek çok ülke helikopteri envanterine katıyor.
ANKA-3 ve yeni hava platformu planı
BAE’nin ilgisi yalnızca mevcut ürünlere değil, geleceğin hava platformlarına da uzanıyor. TUSAŞ tarafından geliştirilen ANKA-3 İHA, düşük radar görünürlüğü ve yüksek mühimmat kapasitesiyle BAE’nin dikkatini çekti.

Demiroğlu bu hususta, “Sadece ANKA III üzerinden ilerlemek niyetinde değiliz. Beraber daha farklı bir platform geliştirme niyetimiz var. BAE tarafı da buna çok sıcak bakıyor. İlerleyen günlerde daha güzel haberler paylaymış oluruz” demişti.
BAE yönelimindeki olası etkiler
BAE’nin F-35 programından çıkarak KF-21 ve KAAN projelerine yönelmesi, Körfez’deki savunma dengeleri açısından önemli bir kırılma noktası olarak değerlendirilmelidir. ABD merkezli savunma tedarik zincirinden kısmen uzaklaşmak, BAE’nin dış politikada daha özerk ve çok yönlü bir strateji benimsediğini gösteriyor.
Ülke tarafından atılan bu adımlar, Washington ile ilişkilerde belli ölçüde gerilim yaratma potansiyeli taşısa da Güney Kore ve Türkiye ile savunma iş birliği, teknoloji transferi ve üretim ortaklığı gibi Batılı müttefiklerden genellikle zor elde edilen avantajlar sağlıyor.

Türkiye açısından, BAE ile KAAN ve diğer hava platformları konusunda yapılabilecek ortak projeler, hem savunma sanayi ihracatını hem de Ankara-Abu Dabi ilişkilerini yeni bir stratejik boyuta taşıyabilir. KAAN projesine Körfez sermayesinin dâhil olması, uçağın geliştirme süresini kısaltabileceği gibi, bölgesel hava üstünlüğü yarışında Türkiye’yi daha güçlü bir konuma getirebilir.
Güney Kore için ise KF-21’e BAE’nin katılımı, programın finansal sürdürülebilirliğini güçlendirecek ve uçağın uluslararası pazardaki görünürlüğünü artıracaktır.
Jeopolitik açıdan bakıldığında, BAE’nin hem Asya hem de bölgesel üreticilerle ortaklıklar kurması, Körfez’deki silah tedarik haritasını çeşitlendirecek; Suudi Arabistan, Katar ve Bahreyn gibi ülkelerin de benzer adımlar atmasına yol açabilecek. Haliyle ABD ve Avrupa’nın Körfez pazarındaki mutlak hâkimiyetinin sarsılacağını söylemek mümkündür.