Türkiye’nin insansız hava araçları (İHA) alanında son yıllarda gösterdiği ilerleme, yalnızca Türkiye merkezli bir başarı hikâyesi değil, aynı zamanda küresel savunma çevrelerinde yakından izlenen bir gelişme. İHA’ların etkin şekilde kullanıldığı sahalar ve ihracat başarısı, Türkiye’nin bu alandaki gelişimini açıkça gösteriyor.
Bu başarının uluslararası yankılarından biri de İsrail’den geldi. Tel Aviv Üniversitesi Dayan Merkezi’nden kıdemli araştırmacı Dr. Hay Eytan Cohen Yanarocak, The Jerusalem Post’a verdiği röportajda, “Türkler, insansız hava araçları söz konusu olduğunda en gelişmiş ülkelerden biri olarak kabul ediliyor” diyerek, Türkiye’nin bu alandaki yerini net bir şekilde ortaya koydu. Yanarocak, Türk İHA’larının yalnızca maliyet avantajı değil, aynı zamanda sahada gösterdiği yüksek performansla da dikkat çektiğini belirtti.

Ancak bu başarı, İsrail açısından bazı stratejik soru işaretlerini de beraberinde getiriyor. Yanarocak’a göre Türkiye’nin İHA gücü, iki yönlü stratejik tehdit oluşturuyor: Birincisi, küresel İHA pazarında İsrail’in ekonomik rekabet üstünlüğünün zedelenmesi; ikincisi ise Türk yapımı sistemlerin İsrail’e düşman aktörlerin eline geçmesi ihtimali. Özellikle bu ikinci boyutun, bölgedeki güvenlik dengesini derinden etkileyebileceği uyarısında bulundu.
Yanarocak, Türkiye’nin bu teknolojik gelişimi büyük oranda Batı ve İsrail sistemlerini tersine mühendislik yoluyla analiz ederek gerçekleştirdiğini ve düşük iş gücü maliyetleriyle üretim avantajı sağladığını ileri sürüyor. Bu durum, Türk İHA’larını maliyet etkin, esnek ve birçok ülke için cazip hale getiriyor.
2020 tarihli makale: Uyarıların temeli daha önce atılmıştı
Yanarocak’ın 2020 yılında Moshe Dayan Merkezi için kaleme aldığı “Turkey’s Giant Leap: Unmanned Aerial Vehicles” başlıklı analizinde de benzer kaygılar dile getirilmişti. O makalede, Türk İHA’larının özellikle Suriye ve Libya’daki operasyonel başarılarına vurgu yapılmış; Türkiye’nin bu alanda teknolojik bağımsızlık yolunda attığı adımların askeri olduğu kadar siyasi etkileri de olduğu belirtilmişti.

Yanarocak, Bayraktar TB2’nin etkinliğine özel olarak dikkat çekmiş ve bu sistemin Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından terörle mücadele ve sınır ötesi operasyonlarda yüksek verimlilikle kullanıldığını ifade etmişti. Ayrıca, ANKA platformunun da Türkiye’nin orta ve yüksek irtifa uzun havada kalış kabiliyetine sahip sistemler üretme kapasitesini gösterdiğini; istihbarat, gözetleme ve keşif görevlerindeki rolüyle Türkiye’nin hava kuvvetlerini modernize etme sürecinde stratejik bir unsur haline geldiğini vurgulamıştı. Türkiye’nin İHA kabiliyetinin sadece taktik seviyede değil, aynı zamanda stratejik seviyede de fark yarattığını; bu sistemlerin Doğu Akdeniz gibi bölgelerde de güç projeksiyonunun bir parçası haline geldiğini belirtmişti.
Makalede öne çıkan bir diğer unsur ise Türkiye’nin bu teknolojik kabiliyeti bir dış politika aracı olarak kullanmaya başlamasıydı. İHA ihracatının yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda diplomatik etkiler ürettiğini belirten Yanarocak, bu durumun uzun vadede Türkiye’nin dış ilişkilerinde yeni açılımlar sağlayabileceğini ifade etmişti.
Bugünkü uyarıları da bu uzun vadeli gözlemlerle tutarlılık arz ediyor ve Türkiye’nin bu alandaki yöneliminin planlı ve sistematik bir dönüşüm olduğunu ortaya koyuyor.

İsrail için stratejik tehdit: İHA satışlarının muhtemel etkileri
Türk İHA’larının Suriye ve Lübnan gibi İsrail sınırına yakın ülkelere satılması, Tel Aviv için ciddi güvenlik riskleri doğurabilir. Yanarocak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha önce Lübnan’a bu sistemlerin tedarik edilebileceğine dair açıklamalarına atıfta bulunarak, bir gün Türk İHA’larının Lübnan topraklarında görülebileceğini ifade etti. Ayrıca Türkiye’nin, talep olması halinde Suriye ordusuna silah ve mühimmat sağlayabileceğini açıklamış olmasının, bu sistemlerin Suriye’de de konuşlandırılması ihtimalini artırdığını belirtti.
Bu senaryolar, İsrail’in kuzey sınırında yeni tehdit alanlarının ortaya çıkmasına neden olabilir. Yanarocak’a göre, bu tür gelişmeler yalnızca askeri değil, stratejik güvenlik dengeleri açısından da İsrail’i yeniden pozisyon almaya zorlayabilir.
Türkiye’nin savunma sanayii ihracatında elde ettiği başarı, sadece ekonomik değil, aynı zamanda stratejik etkiler de yaratıyor. Türk İHA’larının yaygınlaşması, İsrail’in güvenlik doktrininde köklü değişiklikleri gündeme getirebilir. Yanarocak’ın ifadesiyle, Türkiye’nin bu alandaki yükselişi sadece bir ihracat başarısı değil, aynı zamanda bir güç projeksiyonu olarak da okunmalı.
Kaynak: The Jerusalem Post, Moshe Dayan Center for Middle Eastern and African Studies