ABD Başkanı Donald Trump, Perşembe günü yaptığı açıklamada, Ukrayna ve Rusya’nın “bir süre daha savaşmasına” izin verilmesinin barışı sağlamadan önce daha iyi bir yaklaşım olabileceğini söyledi.
Bu sözler, Almanya’nın yeni Şansölyesi Friedrich Merz’in Trump’a “bu kan dökümünü durdurabilecek dünyadaki kilit kişi” olarak hitap etmesinin hemen ardından geldi.
Trump, Merz ile Beyaz Saray’daki Oval Ofis’te gerçekleştirdiği görüşmede, Rusya’nın Şubat 2022’de başlattığı Ukrayna savaşını, birbirinden nefret eden iki çocuk arasındaki kavgaya benzetti. “Bazen çocukları bir süre kavga etmelerine izin vermek daha iyi olur, sonra ayırırsın” diyen Trump, bu benzetmeyi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı bir telefon görüşmesinde de kullandığını belirtti.

Trump: “Putin’e Belki de bir süre savaşmaya ve çokça acı çekmeye devam etmeniz gerekecek dedim. Çünkü her iki taraf da acı çekiyor” dedi. Trump, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hokeyde de görürsünüz, sporda da böyledir. Hakemler bir süre kavga etmelerine izin verir, sonra ayırırlar”
Trump’ın bu sözleri, Ukrayna’daki şiddetin durdurulması çağrısı yaptığı önceki açıklamalarından önemli ölçüde sapma içeriyor. Her ne kadar Perşembe günü bir kez daha şiddeti kınasa da savaşın bir süre daha devam edebileceği fikrini de kamuoyuna açıkça dile getirdi.

Şansölye Merz ise bu yorumlara doğrudan girmeyerek dikkatli bir diplomatik dil kullandı. Almanya’nın Ukrayna’yı desteklediğini ve savaşın sorumlusunun Putin olduğunu vurgulayan Merz, “Bu savaşın ne kadar korkunç olduğu konusunda hemfikiriz. Savaşı durdurmak için yollar arıyoruz. Başkan’a da söyledim, şu anda bunu gerçekten yapabilecek dünyadaki en önemli kişi o. Rusya’ya baskı yapabilir”
İlk yüz yüze görüşme: Doğrudan çatışma yaşanmadı
Bu, Trump ile Merz’in ilk yüz yüze görüşmesiydi. Görüşme, daha önce Oval Ofis’te kamuoyu önünde sert çıkışlara maruz kalan Ukrayna lideri Volodimir Zelenski ya da Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa’nın aksine, Merz’in diplomatik bir duruş sergileyerek herhangi bir çatışmadan kaçınmasıyla sonuçlandı.

Merz, Trump’a büyükbabası Friedrich Trump’ın (Kallstadt, Almanya doğumlu) altın çerçeveli doğum belgesini hediye etti. Trump ise Merz’i ilişkilerde çok iyi biri olarak tanımladı ve şakayla karışık, “Zor biri, değil mi? Bunu olumlu anlamda söylüyorum. Kolay biri olduğunu söylememi istemezsin” ifadelerini kullandı.
Merz, görüşme sonrası Alman gazetecilere yaptığı açıklamada, Trump’ı anavatanı Almanya’ya davet ettiğini ve ikili ilişkilerinin kişisel düzeyde iyi ilerlediğini belirtti.
Ukrayna konusunda Almanya’nın net tutumu
Merkel sonrası Almanya’da muhafazakâr kanadı temsil eden 69 yaşındaki Merz, göreve gelir gelmez Ukrayna diplomasisine ağırlık verdi. Kiev’e Avrupa liderleriyle birlikte giderek Ukrayna’ya destek verdi ve geçtiğimiz hafta Zelenski’yi Berlin’de ağırladı.

Trump’ın ateşkes çağrılarına teşekkür eden Merz, bununla birlikte Ukrayna’ya dikte edilen bir barış ya da boyun eğdirme fikrine karşı olduğunu açıkça belirtti ve Rusya’ya daha fazla yaptırım uygulanması çağrısı yaptı.
Trump ise Perşembe günü, yaptırım konusunu hem Rusya hem de Ukrayna için gündeme getirdi. Senato’nun Moskova’ya yönelik yeni yaptırımlarına dair yasayı henüz incelemediğini belirten Trump, yaptırımlar konusunda nihai kararın Kongre değil, kendisi tarafından verileceğini söyledi: “Durmayacağını gördüğüm anda çok sert olacağız. Bu her iki ülke için de geçerli olabilir. Sonuçta tango yapmak iki kişilik iştir”
D-Day vurgusu: “ABD bir kez daha Avrupa’yı özgürleştirme gücüne sahip”
Trump ve Merz’in Oval Ofis’teki görüşmesi, tarihin önemli bir dönüm noktası olan Normandiya Çıkarması’nın yıl dönümüne denk geldi. 6 Haziran 1944’te gerçekleşen ve “D-Day” olarak bilinen bu harekât, Müttefik kuvvetlerin Nazi Almanyasına karşı başlattığı en büyük askeri operasyonlardan biri olarak tarihe geçti.
ABD, İngiltere ve Kanada öncülüğündeki birlikler, Fransa’nın kuzey kıyılarına çıkarma yaparak, Batı Avrupa’nın Nazi işgalinden kurtuluş sürecini başlatmıştı. Bu operasyon, yalnızca askeri değil, siyasi ve tarihsel açıdan da Avrupa’nın kaderini değiştirmişti.

Görüşmede Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, bu sembolik tarihe dikkat çekerek ABD’nin Avrupa’yı özgürleştirmede oynadığı role vurgu yaptı. Merz, D-Day’in 80. yıl dönümünün yalnızca bir anma günü değil, aynı zamanda Avrupa’nın güvenliği için ABD liderliğinin ne kadar belirleyici olduğunu hatırlattığını söyledi. Konuşmasında, “Bugün, ABD’nin Avrupa’yı bir kez daha özgürleştirme gücüne sahip olduğu bir dönemdeyiz” ifadesini kullandı.
Merz’in bu sözleri, Ukrayna-Rusya Savaşı’nda da ABD’nin belirleyici rolüne işaret ederken, geçmişten gelen bu tarihsel sorumluluğun günümüzde de sürdüğünü ima ediyordu. Almanya’nın Ukrayna’ya destek konusunda ABD ile yakın çalışmaya devam etmek istediğini belirten Merz, özellikle Avrupa’nın doğusunda güvenliğin yeniden tehdit altında olduğunu ve bu tehdide karşı “transatlantik dayanışma”nın hayati önemde olduğunu vurguladı.
Trump ise Merz’in bu ciddi hatırlatmasına alışıldık tarzıyla esprili bir yanıt verdi. Şakayla karışık bir şekilde, “Bu gün sizin için çok da hoş bir gün değildi herhalde?” diyerek, Nazi Almanyası’nın müttefik güçlerce mağlup edilmesine gönderme yaptı. Trump’ın bu sözleri gülüşmelere yol açsa da, bu hafif mizahi yaklaşımın arkasında tarihsel olaylara karşı Amerika’nın özgüveni de hissediliyordu.

Merz ise bu yoruma aldırış etmeden konuşmasına devam etti ve Avrupa’nın bugün karşı karşıya olduğu savaş ortamında, ABD’nin yeniden bir liderlik rolü üstlenmesi gerektiğini ifade etti. D-Day’in tarihsel mirasını hatırlatarak, ABD’nin Ukrayna savaşındaki duruşunun yalnızca bugünü değil, gelecekteki Avrupa düzenini de şekillendireceğini ima etti.
Savunma harcamaları, NATO ve Trump’ın 5% talebi
Donald Trump, Almanya Şansölyesi Friedrich Merz ile yaptığı görüşmede NATO ülkelerinin savunma harcamalarına ilişkin bilindik ancak bu kez daha sert bir talepte bulundu. Eski başkan, NATO üyelerinin gayrisafi yurt içi hasılalarının (GSYİH) en az %5’ini savunmaya ayırmaları gerektiğini ifade ederek, 2%’lik mevcut hedefin artık yetersiz olduğunu ima etti. Bu talep, halihazırda savunma harcamalarını artırmakta zorlanan bazı NATO ülkeleri için dikkat çekici bir baskı anlamı taşıyor.

NATO, 2014 Galler Zirvesi’nde kabul edilen kararla, üye ülkelerden 2024 yılına kadar savunma harcamalarını GSYİH’nin %2’sine çıkarma taahhüdü istemişti. Ancak 2025 yılı itibarıyla bu hedefe ulaşan ülke sayısı sınırlı kaldı. 2023 verilerine göre yalnızca 11 üye ülke %2 hedefine ulaşabilmişti; bunlar arasında ABD, Polonya, İngiltere, Yunanistan ve Baltık ülkeleri öne çıkıyordu. Almanya ise son dönemde savunma bütçesini artırmasına rağmen bu çıtayı yeni aşmış durumda.
Trump ise bu konuda önceki döneminden çok daha yüksek bir çıta koyuyor. %5 gibi agresif bir oran, birçok NATO ülkesi için hem ekonomik hem de siyasi olarak oldukça zorlayıcı bir hedef olarak kabul ediliyor. Böyle bir seviyeye çıkmak, Avrupa’daki sosyal harcamalar ve kamu yatırımlarının ciddi şekilde baskılanması anlamına gelebilir.

Görüşmede bu konu gündeme geldiğinde Trump’ın “Eğer NATO’yu ayakta tutmak istiyorsak artık daha ciddiyiz. Bedelini ödemek zorundasınız” ifadeleriyle Almanya ve diğer Avrupa ülkelerine doğrudan mesaj verdiği belirtiliyor. Trump’ın bu söylemi, özellikle Ukrayna’daki savaşın uzadığı bir dönemde Avrupa’nın güvenlik çerçevesine daha fazla katkı sağlaması gerektiği fikrini temel alıyor.
Merz ise Almanya’nın sorumluluklarının farkında olduğunu ve NATO’nun %2 hedefini karşılayacaklarını söyledi. Ayrıca, Almanya’nın sadece bütçe artışıyla değil, Ukrayna’ya sağladığı askeri yardımlarla da NATO içinde yük paylaşımına katkı sunduğunu hatırlattı. Ancak Merz, Trump’ın %5 önerisine doğrudan bir yanıt vermekten kaçındı. Bu durum, Berlin’in bu talebi fazla iddialı ve gerçekçi olmayan bir beklenti olarak gördüğüne işaret ediyor.

Trump’ın bu açıklamaları, NATO içinde yeni bir finansal yük paylaşımı tartışmasının başlayabileceğine işaret ediyor. Özellikle Ukrayna Savaşı’nın Avrupa’daki güvenlik dengesini değiştirdiği bir ortamda, Trump’ın liderliğinde daha ticari bir NATO anlayışı yeniden güç kazanabilir. Bu da Washington’un Avrupa’dan yalnızca diplomatik değil, ekonomik olarak da daha yüksek bir savunma payı talep edeceğini gösteriyor.
Gümrük tarifeleri ve ticaret gerilimi
Merz’in Washington ziyaretindeki bir diğer önceliği, Almanya ekonomisini tekrar büyüme rayına oturtmak. Ancak Trump’ın gümrük tarifesi tehditleri, ihracat ağırlıklı Alman ekonomisi için ciddi bir engel oluşturuyor.
Geçtiğimiz yıl Almanya, ABD’ye 160 milyar dolar değerinde mal ihraç etti. Bu rakam, ABD’nin Almanya’ya yaptığı ihracattan yaklaşık 85 milyar dolar fazlaydı. Trump bu ticaret açığını kapatmak istiyor.

Trump özellikle Alman otomobil sektörünü hedef alıyor. 2024 yılında Amerikalılar, Almanya’dan 36 milyar dolar değerinde araç ve parça ithal ederken, Almanya ABD’den yalnızca 10,2 milyar dolarlık araç ve parça aldı. Trump’ın %25’lik ithalat tarifesi, Alman otomobillerini Amerikan pazarında pahalı hale getirmeyi amaçlıyor.
Merz ise Alman gazetecilere yaptığı açıklamada, “Almanya, ABD’de en fazla doğrudan yatırım yapan ülkelerden biri. Yalnızca birkaç ülke daha fazla yatırım yapıyor. Üçüncü sıradayız” dedi. Tarifelere ilişkin olarak da “Tarifeler kimseye fayda sağlamaz, herkese zarar verir” şeklinde konuştu.
Trump ise Avrupa Birliği ile bir ticaret anlaşmasının mümkün olduğunu belirtti: “Umarım ticaret anlaşmasıyla sonuçlanır ya da bir şey yaparız. Tarifeleri uygularız”
Trump ayrıca, bu ay yürürlüğe girmesi planlanan AB menşeli ürünlere %50 gümrük tarifesi uygulamasını şimdilik erteledi.
KAYNAK: NPR