Karanlık Aydınlık

Trump ile Zelenski’nin Tartışması

Trump’ın seçim döneminde tutunduğu tavırdan dolayı Zelenski ile böyle bir münakaşaya girişeceği belliydi.

Son günlerde dünya tarihi açısından en şaşırtan olaylardan birini olan Trump – Zelenski tartışmasını ağzımız açık izledik. Gerçi Trump’ın seçim döneminde tutunduğu tavırdan dolayı Zelenski ile böyle bir münakaşaya girişeceği belliydi.

Sonuçta Trump pragmatik bir tüccar, seçimi kazanmak için verdiği sözler var ve bir an evvel bunları yerine getirmesi gerekiyor. Haliyle işe alacak tahsisine başladı ve ilk olarak Ukraynalıların yakasına yapıştı.

Bu noktada sağlıklı değerlendirmenin çok güç olduğu kanaatindeyim. Belirli bir kesime göre Zelenski’nin düştüğü durum çok gülünç olsa da Trump’ın karşısındaki kim olursa olsun her türlü münakaşaya girme eğilimi var. Bu yüzden yarın kime ne yapacağı hiç belli değil. Zira Erdoğan’a bir önceki başkanlık döneminde yazdığı ve açık bir şekilde tehdit ettiği mektubu, otelinin lokantasında sergileyen biri olduğunu unutmayalım.

Şu ana kadar askerlerini Avrupa’dan çekme, Suriye ve Irak’tan çekilme gibi girişimleri Türkiye’nin lehine olsa da yarın bambaşka bir niyet içine de girebilir. O yüzden ileride olacakları kestirmek oldukça güç. Peki, Ukrayna savaşı başladığında Elon Musk dahil bütün Cumhuriyetçiler topyekun Ukrayna’yı desteklerken, profillerini Ukrayna bayrakları ile donatırken 3 yıl içinde nasıl bu seviyeye gelindi?

Yaklaşık 2 yıldır serbest zamanlı editörlük yapan biri olarak, yaptığım ve okuduğum içeriklerden oluşan düşüncelerimi sizinle paylaşayım.

”İstanbul Mutabakatının değeri bir kere daha anlaşıldı. Zelenski ilk büyük hatası”

Savaş başladığında Zelenski’nin yahudi olması, ABD ve Avrupa’nın desteklemesi onu bizim gözümüzde adeta ”Amerika’nın adamı” yaptı. Zaten bizim ülkedeki en büyük sanrılardan biri ”adamcılık” ekseninde gerçekleşir. Oysa Ukrayna savaşı başladığında İstanbul mutabakatını unutmamak gerekir.

Ukrayna, Dolmabahçe’deki görüşmede Rusya’ya, askeri ittifaklara katılmayacağı ve tarafsız statüsünü koruyacağı yolunda güvence verdi, buna karşılık olarak da garantör ülkelerin de dahil olduğu aşamalı bir güvenlik yapısı teklif etti.

Ukrayna’nın teklifine göre, Kırım’ın ilhakı üzerindeki müzakereler ancak tam bir ateşkes ile başlayacak ve görüşmeler 15 yıla yayılacak. Donbas’ın statüsü konusunda ise görüşmeler ise bizzat Ukrayna Devlet Başkanı Volodomir Zelenskiy ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında yapılacak idi.

Rusya tarafı da Kiev civarındaki operasyonlarını durdurdu ve birliklerini Donbass bölgesine geçirerek daha bölgesel hedefler çerçevesinde ordularını yeniden organize etti ama İstanbul’daki görüşmeler çerçevesine bağlı kalacağını deklare etti. Yani Rusya bir Pirus zaferine hazırdı ve şunu diyordu: Donbass bölgesini verin, NATO ve AB üyesi olmayın, beni uğraştırmayın sonra ne yaparsanız yapın.

ABD ve AB’li diplomatlar Kiev’in kapısını aşındırmaya başladılar ve bu iş böyle olmaz, biz size ne istiyorsanız verelim yeter ki savaşmaya devam edin, Ukrayna’nın 1991 sınırlarına ulaşmanızın tek yolu askeri çözümdür, bunu yaparsanız AB, NATO vs ne isterseniz üye edeceğiz dediler. Ukrayna 2023 yılı başlarında beklenmedik başarılar elde etti ve cesareti iyice yerine geldi. Buça katliamını öne sürerek İstanbul görüşmelerinden çekildi. Avrupa ülkeleri, Türkiye’yi saf dışı bırakmanın mutluluğu içindeydi. Bunu gören Yunanistan daha da cesaretlendi ve Kıbrıs’ta üsler yapmak için düğmeye bastı.

Avrupa’dan tam destek alan Zelenski, cephede daha fazla bastırmakta kararlıydı. Zelenski’nin ses tonu bile değişti, daha hırıltılı daha tehditkar bir ses tonu üzerinde çalışarak böyle konuşmaya başladı. Ancak birkaç ay sonra batıdan gelen top mermisi sayısı düşmeye başladı. Dolayısıyla Ukrayna’nın cephe hareketleri yavaşladı ve durağanlaştı. Bu süreçte Ruslar da Surovikin hattı denilen askeri savunma hattını inşa etti ve Ukraynalıları durdurarak zaman kazandı.

İstanbul mutabakatında Ukrayna’nın garantör olmasını istediği ülkelerden biri olan İsrail ise savaşın bir yılı geçmesine rağmen hala bir şey yapmıyordu. Çünkü ona Suriye’de kalıcı bir Rusya lazımdı. Rusya burada var oldukça; Türkiye, Hizbullah, Hamas, İran, Esad rejimi hususunda denge unsuru olarak kalacaktı. Aynı İsrail bugün Şara hükümetine bile Ruslar üslerde kalsın baskısı yapmaya devam ediyor.

Haliyle Türkiye, Rusya ve Esad ile anlaşarak İsrail ve pkk konusunda adım atamazdı. Bu yüzden Perinçekçilerden özdağcılara ülkenin ”Rusya ile anlaşma” yanlısı olan herkes, bilerek veya bilmeyerek büyük bir yanılgı içindeydi. Esad valizini toplayıp kaçmaya çalışırken bile Türkiye Şam ile anlaşsın deme gafletine düştüler. Ben kendi adıma bu konuda müsterihim. Yine asıl konuya dönelim…

”Kırılma noktası Hamas – İsrail çatışması, Zelenski’nin ikinci büyük hatası”

Hamas’ın İsrail’e yönelik baskını gerçekleştiğinde Zelenski bunu bir fırsat olarak gördü ve saldırıyı kınadı. Beklediği şey, Rusya karşısında bir İsrail desteğiydi. Üstelik saldırıda 21 Ukrayna vatandaşı da ölmüştü. Böylece Hamas ile Hizbullah üzerinden İsrail’in Rusya ile arasının açılacağını ve yeni bir cephe kazanacağını düşündü ama yanıldı. Netanyahu; ‘’Rusya, İsrail’in komşu Suriye’deki askeri operasyonları açısından önemlidir. İsrail, burada başta Hizbullah olmak üzere İran destekli milislere karşı hava saldırıları düzenliyor. Pilotlarımız birlikte uçuyor’’ diyerek konuyu kapattı. Çünkü Rusya da İran karşısında İsrail’i bir denge unsuru olarak kullanmaya devam ediyordu.

Aynı Rusya, İran’ın elindeki teknolojiden faydalanarak, Ukrayna için mühimmat ve en önemlisi Şahid tipi kamikaze ihalarını alıyordu. İran’ın ise Suriye üstündeki İsrail – Rusya örtülü ittifakı karşısında yapabileceği pek fazla şey yoktu. Ambargolar altındaydı ve hazır müşterisi Rusya’ya bir şeyler satmak durumundaydı. Aynı şekilde Rusya da İran’dan ne verirse almak durumundaydı. Zaten Ortadoğu’daki çatışmaları bu derece pis ve karmaşık yapan şeylerden biri de budur.

Hatırlatmak isterim ki; aynı şekilde ABD de bize böyle yaklaştı. Esad rejimi konusunda ağız ucundan destek verirken, bize yıllarca Patriot vermeyip, bir de yetmezmiş gibi SDF konusundaki tavrımızı eleştirdi. Rusya’dan S400 almak durumunda kaldığımız için de Erdoğan’ı açıkça tehdit etti ve F-35 satışlarını durdurdu. Bölgedeki Rusya – İsrail örtülü ittifakına ise tek bir kelime bile etmedi.

Zelenski, birkaç gün içinde bu konuda da hata yaptığını anladı ve Gazze İsrail savaşı, bizim savaşımız üzerindeki odağı dağıtıyor diyerek manevra yapmaya çalıştı. Artık İsrail’i ve ABD’deki İsrail lobisini kızdırmıştı. Bu noktadan sonra da geri vites de yapmadı ve Filistin’e elindeki en değerli şey olan tahıldan 2024’ün nisan ayı itibariyle parça parça vermeye başladı. Nasıl olsa Biden yönetimi, istediği şeyleri ‘’tartışmalara rağmen’’ veriyordu.

Trump ise seçim kampanyasına başlar başlamaz bu konunun peşine düştü. Çünkü seçim vaadi olarak ülkesine verdiği sözler vardı. Bunlardan biri ABD’nin saçtığı paralardı. Kısa sürede yerine getirmek durumundaydı ve diplomatik süreçleri ciddiye alacak durumda değildi. Özünde de pragmatik bir adam olduğu için de gelir gelmez ağzını açtı. En az Putin kadar o da kendini Ukrayna’dan alacaklı görüyordu. Zaten Zelenski – Trump Tartışmasının özüne bakarsak, Zelenski’ye ne yapacağımızı söyleme biz ne dersek onu yapacaksın diyor.

Trump, AB ülkeleri ile işbirliği içinde Ukrayna konusunu ele almak istemiyor. Ukrayna’yı tek başına istiyor. Ukrayna’nın İsrail konusundaki tavrından dolayı bedel ödemesini istiyor. Sanıldığı gibi Rusya’nın adamı falan değil. Tamamen Rusya – İsrail dengesini gözeterek tavır alıyor. Madenleri verirsen, zaten silahları alacaksın. Sen AB’yi boş ver, sadece benimle görüş diyor. Bu noktadan sonra o da Ukrayna’yı Rusya karşısında bir denge unsuru, Rusya’yı aşındırma makinesi olarak görüyor.

”ABD- Rusya füze savaşı başlıyor”

Bu süreçte ABD, Ukrayna’da çatışmaları belirli bir bölgede tutmak isterken, Rusya’nın ürettiği Oreşnik füzelerinin karşısında bir füze üretmenin yollarını arıyor. Çünkü Ukrayna savaşı bir yerde Rusya – ABD füze savaşına dönüyor.

Oreşnik; ABD’nin tehdit olarak algılayabileceği Ukrayna ordusuna göre Mach 10’u (12,300 km/sa; 7,610 mph; 3.40 km/s) aştığı bildirilen bir Rus orta menzilli balistik füzesidir. Rusya’nın ‘’1987 Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması (INF)’’ anlaşmasından 2019 yılında çıkmasından sonra üretilmiştir.

ABD de Rusya’nın çıkmasından sonra anlaşmayı askıya alarak Tomahawk serisi füzeleri elden geçirmeye başlamıştır. ABD’nin tam kapasiteye ulaşacağı süreç bilinmiyor ama Typhon Silah Sistemi’nin taşıdığı, BGM-109 Tomahawk ve RIM-174 SM-6 füzeleri bir bir aktif hale getiriliyor. Tam kapasiteyle aktif hale getirip kendini Çin konusunda sağlama alana kadar, Rusya karşısında tutumunun değişeceğini düşünmüyorum.

”Çıkarılacak ders”

Zelenski, İstanbul mutabakatından ve görüşmelerinden ayrılmanın cezasını böylece çekmiş oldu. Savaşın başında Türkiye’nin Kırım üzerinden desteği ne kadar yüksek ise ki Türkiye Bayraktar İHA’lara şarkı yapılan bir ülkeydi, Avrupa’nın tutumundan sonra yerini denge siyasetine bıraktı.

Bir ülkenin lideri, ülkesinin kaderini sağdan soldan gelecek desteklere dayanarak belirlemeye çalışırsa, diplomasi kapılarını tamamen kapatırsa, bir süre sonra destek aldığı ülkelerden azar yer. Bir sorun olduğunda kapı komşularını bırakıp arka sokaklara düşerse, okyanus sularında kaybolur gider.

Buradan bize çıkacak hisse şudur; üretmediğin silah senin değildir.

”Türkiye açısından şimdilik durum nedir? Bence…”

Trump’ın şu ana kadar yaptığı hamleler Türkiye’nin elini rahatlatıcı olarak algılanıyor. Özellikle Suriye’den çekilmesi ertesinde Türkiye’nin operasyonel alanının genişleyeceği Türkiye’nin ypg ve pkk’yı Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de ezeceği düşünülüyor. Şimdilik durum böyle olsa da Türkiye konusunda nasıl bir tavır içinde olacağını kestirmek oldukça güçtür. Her kriz gibi bu durum fırsatları beraberinde getiriyor.

Şayet Trump Ukrayna benzeri bir durum takınırsa, İngiltere – Türkiye yakınlaşmasını daha da hızlandıracaktır. Bunun farkında olduğu için daha ölçülü hareket etmeyi seçebilir. Ancak geçmişte olduğu gibi istediğini bir an evvel almak için ağzını bozmaya da girişebilir.

ABD’nin AB konusundaki tavrından dolayı Avrupa ülkeleri Türkiye ile iyi geçinmek durumunda kalacaktır. Bu saatten sonra Türkiye, Avrupa Birliğine AMA FAKAT LAKİN KOŞUL ŞART olmadan üye olmak durumundadır. Türkiye AB üyeliği koşulunu dayatmalı, AB üyesi olmadan AB adına hiçbir hareket yapmamalıdır.

İsrail karşısında İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM dışında başka yapılacak hiçbir şey yoktur. Zaten gerek de yoktur. AB üyesi olma sürecine girilsin veya girilmesin Yunanistan konusundaki tutumunu çok daha da sertleştirmeli, Türkiye karşısındaki hedeflerini tamamen ortadan kaldırana kadar uğraşmalıdır.

Ukrayna hususunda da Ukrayna’nın her dediğimizi yapması şartı sunulmalı, Kırım konusundaki tavır da Rusya lehine değiştirmemelidir. Çünkü Rusya orayı ilhak etmiştir. Savaşın sonu ne olursa olsun, Rusya Dinyeper nehrini geçmemelidir.

Yorum yaz Yorum yaz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Önceki Haber

2025 Trafik Cezaları Rehberi: Güncellenen Ceza Miktarları ve Detayları

Sonraki Haber

İDA Nedir? Türkiye’nin Öne Çıkan SİDA Projeleri ve Küresel Gelişmeler