Karanlık Aydınlık

Vecihi Hürkuş kimdir?

Vecihi Hürkuş’un yaşamı, ilk uçak tasarımı, havacılığa katkıları ve Kurtuluş Savaşı’ndaki rolüyle Türk göklerine attığı imza.

Vecihi Hürkuş, Türkiye’nin ilk savaş pilotlarından biri ve ilk yerli uçağı tasarlayan öncü mühendistir. 1. Dünya Savaşı’ndan Kurtuluş Savaşı’na, sivil havacılıktan uçak tasarımına kadar Türk havacılığına damga vuran Hürkuş, aynı zamanda ilk sivil tayyare mektebini kurarak binlerce pilotun yetişmesine öncülük etmiştir.

Vecihi Hürkuş’un hayatı

  • 1896: İstanbul Beykoz’da doğdu.
  • 1914-1916: 1. Dünya Savaşı sırasında kara birliklerinde görev yaptı; makinist olarak Bağdat Cephesi’ne atandı.
  • 1916: Havacılıkla tanıştı; gözlemci olarak uçuşlara katıldı.
  • 1917: Yeşilköy Tayyare Mektebi’nden mezun olarak Osmanlı’nın ilk savaş pilotlarından biri oldu.
  • 1917-1918: Kafkas Cephesi’nde görev aldı, düşman uçağı düşürerek ilk hava zaferini kazandı; Ruslara esir düştü.
  • 1918-1920: Sibirya’daki esaretinden kaçarak Türkiye’ye döndü.
  • 1921-1922: Kurtuluş Savaşı’na katıldı; Batı Cephesi’nde aktif görev aldı ve İzmir’in kurtuluşunda tarihi rol oynadı.
  • 1925: Türk Tayyare Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer aldı; Türkiye’nin ilk ve tek pilottan oluşan kurucusu oldu.
  • 1925: 17 Haziran’da Türkiye’nin ilk Baştayyarecisi unvanı verildi.
  • 1925: THK tarafından düzenlenen bağış kampanyası kapsamında “Ceyhan” adlı uçakla yurt içi tanıtım uçuşlarına katıldı.
  • 1925-1926: Cemiyet heyetiyle Avrupa’ya gitti; Almanya’da Junkers ve Rohrbach, Fransa’da çeşitli uçak fabrikalarını ziyaret etti.
  • 1926: TOMTAŞ ile yapılan anlaşma sonrası Almanya’da Junkers A.20 uçaklarındaki teknik eksiklikleri gidermekle görevlendirildi.
  • 1926: Türkiye’ye dönüşünde Junkers A.35 uçağının test uçuşlarını başarıyla gerçekleştirdi.
  • 1926: 16 Eylül’de Junkers F-13 uçağı ile Türkiye’deki ilk paraşüt atlama gösterisini Ankara’da gerçekleştirdi.
  • 1927: Junkers G.24 ve F.13 uçaklarıyla Ankara-Kayseri arasında Türkiye’nin ilk sivil yolcu taşımacılığı uçuşlarını gerçekleştirdi.
  • 1927: THK Teknik Şubesi’ne geri döndü.
  • 1930: Ankara’daki Sanayi Kongresi’nde, tasarladığı Vecihi K-XI model uçağın maketleri sergilendi.
  • 1930: Kadıköy Fikirtepe’de kiraladığı keresteci dükkânında Vecihi XIV uçağını 3 ayda tamamladı ve 27 Eylül’de ilk uçuşunu gerçekleştirdi.
  • 1931: Vecihi XIV, inceleme ve belge almak üzere Çekoslovakya’ya gönderildi; 23 Nisan’da Prag’da uçuş izni aldı.
  • 1931: Türkiye’ye döndükten sonra Ankara-Erzurum ve Ankara-İstanbul arası posta taşımacılığı hatları kurulması için girişimlerde bulundu.
  • 1932: Türkiye’nin ilk özel sivil havacılık okulu olan Vecihi Sivil Tayyare Mektebi’ni kurdu.
  • 1930’lar: Türk Hava Kurumu ile birlikte eğitim uçakları projelerinde görev aldı.
  • 1939: Türkkuşu’nun kurucu eğitmenlerinden biri oldu, planör ve motorlu uçuş eğitimleri verdi.
  • 1969: İstanbul’da vefat etti.

Vecihi Hürkuş kimdir?

Vecihi Hürkuş, 6 Ocak 1896 tarihinde İstanbul’un Beykoz ilçesinde doğdu. Babası Osmanlı subayı Fahri Bey, annesi Zeliha Niyir Hanım’dı. Çocukluk yıllarını Üsküdar’da geçiren Vecihi, burada eğitime başladı. Henüz küçük yaşlarda iken teknik konulara olan ilgisiyle dikkat çekti. Her gördüğü makineyi çözmeye, parçalarını tanımaya meraklıydı.

Gençliğinde Tophane Sanat Okulu’na girdi ve burada makine ve teknik çizim konularında kendini geliştirdi. Bu eğitim, onun mühendislik yeteneklerinin temelini oluşturdu. Ancak hayatı sadece teknik becerilerle sınırlı kalmadı; 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte, genç yaşına rağmen gönüllü olarak orduya katıldı. Önce kara birliklerinde, ardından hava birliklerinde görev aldı. Savaşın zorlu koşulları, onun disiplinli ve çözüm odaklı karakterini daha da pekiştirdi.

1916 yılında Bağdat Cephesi’nde makinist olarak başladığı askeri görev, havacılıkla tanışmasına vesile oldu. Burada uçağa ilk kez gözlemci olarak bindi ve bu deneyimle havacılığa duyduğu ilgi tutkuya dönüştü. İstanbul’a döndüğünde hemen Yeşilköy Tayyare Mektebi’ne başvurdu ve kısa sürede pilot brövesini aldı. 1917 yılında mezun olduğunda artık Osmanlı’nın yetiştirdiği ilk savaş pilotlarından biri olmuştu.

Hürkuş’un kişiliğinde en dikkat çeken özelliklerinden biri azmi ve yılmaz yapısıydı. Birçok alanda önüne çıkan engelleri bilgi, kararlılık ve pratik zekâsıyla aşmasını bildi. Askeri kariyeri boyunca sadece görevlerini yerine getirmekle kalmadı; aynı zamanda çevresindekilere ilham veren bir figür haline geldi. İlerleyen yıllarda kendi tasarladığı uçaklarla Türk mühendisliğini temsil etti, kendi kurduğu okulda yeni nesil pilotlar yetiştirdi. Hayatı boyunca inandığı değerler uğruna mücadele etti, idealist ve üretken yapısından hiç taviz vermedi.

Vecihi Hürkuş’un yaşamı, Türkiye’nin havacılık tarihindeki dönüşümün birebir yansımasıdır. O hem savaşlarda ülkesini savunan bir asker, hem gökyüzünü vatanı bilen bir pilot, hem de gelecek nesillerin yolunu açan bir öğretmendi. 1969 yılında hayata veda ettiğinde, ardında sadece bir yaşam değil; bir ideal, bir inanç ve uçmayı öğrettiği sayısız insan bıraktı.

Havacılığa nasıl giriş yaptı?

Vecihi Hürkuş’un havacılıkla ilk teması, 1916 yılında Bağdat Cephesi’nde görev yaparken oldu. O dönemde makinist olarak görev yaparken keşif uçuşlarına katılmaya başladı. Bu görevlerden birinde uçağın düşmesi sonucu ağır yaralandı. Bu olay, onun havacılık kariyerinin dönüm noktası oldu. İyileştikten sonra uçuşlara gözlemci olarak devam etti ve havacılığa olan ilgisi tutkuyla pekişti.

Zorlu coğrafi koşullar ve yetersiz teknik imkânlar altında, uçakların bakım ve onarımında gösterdiği beceri kısa sürede dikkat çekti. Uçuşlar sırasında yaşanan arızaları hızlıca giderme konusundaki başarısı, onun yalnızca teknik becerilere değil, aynı zamanda soğukkanlılık ve çözüm üretme yeteneğine sahip olduğunu gösterdi. Bu süreçte, uçakların işleyişini derinlemesine kavradı; pilotların kararlarını, manevralarını dikkatle gözlemledi.

Bu gözlemler, onun içindeki pilotluk arzusunu daha da perçinledi. Savaş ortamının tüm zorluklarına rağmen, uçmayı öğrenmekte kararlıydı. 1916 sonunda İstanbul’a döndü ve Yeşilköy’deki Tayyare Mektebi’ne başvurdu. Kısa sürede gösterdiği başarıyla dikkat çekti; teknik bilgisi ve gözlemci deneyimi onu öne çıkardı. 1917’de pilot brövesini alarak Osmanlı’nın yetiştirdiği ilk savaş pilotlarından biri oldu. Bu adım, hem kariyerinde hem de Türk havacılık tarihinde yeni bir dönemin başlangıcıydı.

Pilot olduktan sonra ilk savaş uçuşunu ne zaman yaptı?

Pilot brövesini 1917 yılında aldıktan sonra Vecihi Hürkuş, hızla cepheye sevk edildi. Osmanlı İmparatorluğu’nun doğu sınırlarını koruyan Kafkas Cephesi’ne atandı. Burada, Rus birliklerinin yoğun hareketliliği nedeniyle hava keşiflerinin önemi büyüktü. Hürkuş, ilk görevinde Erzincan ve Erzurum hattı boyunca düşman mevzilerini gözetleyen bir keşif uçuşuna çıktı. Bu uçuş, aynı zamanda onun ilk savaş uçuşuydu ve savaş tarihinde de önemli bir dönüm noktasıydı.

Uçuş, oldukça zorlu hava koşullarında ve kısıtlı teknik imkânlarla gerçekleşti. Uçağının sınırlı donanımına rağmen, görevi başarıyla tamamladı ve topladığı bilgiler sayesinde Osmanlı birliklerinin ilerleyişi kolaylaştı. Takip eden günlerde bomba taşıma ve düşman hatlarına makineli tüfekle saldırı görevleri de üstlendi. Vecihi Hürkuş, bu uçuşlarda gösterdiği cesaret ve ustalıkla yalnızca pilot olarak değil, bir hava taktikçisi olarak da sivrildi.

Savaş boyunca toplam sekiz aktif görevde uçtu. Bu görevlerin bazıları doğrudan çatışma ortamında, bazıları ise yoğun kar altında ya da gece yapılan riskli uçuşlardı. Hürkuş’un pilotluk becerileri ve hızlı karar alma yeteneği, cephedeki subaylar ve askerler arasında büyük saygı uyandırdı. Bu dönemde yaşadığı deneyimler, onun yalnızca bir savaş pilotu değil; aynı zamanda Türk havacılığının temellerini atan bir lider haline gelmesini sağladı.
1917’de mezun olduktan sonra Kafkas Cephesi’ne atandı. İlk görevlerinden biri, düşman birliklerinin mevzilerini keşfetmekti. Erzincan, Erzurum ve Sarıkamış çevresinde yoğun keşif uçuşları yaptı. Aynı zamanda silahlı çatışmalara da katıldı; uçakla yapılan makineli tüfek atışları ve küçük çaplı bomba atımları onun ilk savaş deneyimleriydi. Hürkuş, burada toplam 8 ayrı görevde aktif uçuş yaptı.

Kafkas Cephesi’nde bir ilki başardı

1917 yılının yaz aylarında, Vecihi Hürkuş, Kafkas Cephesi’nde gerçekleştirdiği görevlerden birinde tarihe geçen bir hava çatışmasına girdi. Görevi sırasında bir Rus keşif uçağı ile karşılaştı. O dönemin uçakları sınırlı manevra kabiliyetine ve düşük hızlara sahip olmasına rağmen, Hürkuş olağanüstü refleksleri ve cesur taktikleri sayesinde rakibine üstünlük sağladı.

Çatışma sırasında karşılıklı makineli tüfek atışları yaşandı. Vecihi Hürkuş, Rus uçağının zayıf noktalarını tespit ederek onu etkisiz hale getirmeyi başardı. Düşman uçağı Kafkas dağlarının eteklerine doğru düşerken, Hürkuş sağlam şekilde geri döndü. Bu olay, Osmanlı havacılık tarihinde bir ilki temsil etti: Hürkuş, belgelenmiş şekilde bir düşman uçağını havada imha eden ilk Türk pilotu olarak tarihe geçti.

Bu başarısı cephede büyük yankı uyandırdı. Sadece askeri birliklerde değil, üst komuta kademelerinde de dikkat çeken bu olay, Vecihi Hürkuş’un yeteneklerine olan güveni pekiştirdi. Osmanlı Ordusu, bu üstün başarısından dolayı kendisini özel bir takdirname ile ödüllendirdi. Ayrıca bu hava zaferi, moral üstünlüğü sağlama açısından da büyük değer taşıdı ve Türk pilotlarının hava çatışmalarındaki potansiyelini kanıtladı.

Esir alınması ve esaretten kurtuluşu

Vecihi Hürkuş’un esaret süreci, onun cesaretini ve kararlılığını en iyi yansıtan dönemlerden biridir. Kafkas Cephesi’nde yaptığı keşif uçuşlarından birinde, uçağı düşman ateşi sonucu düşürüldü ve yaralı olarak Rus birliklerince esir alındı. İlk olarak Bakü’de kısa bir süre tutulduktan sonra, Hazar Denizi’ndeki Nargin Adası’na gönderildi. Nargin, o dönem Osmanlı askerleri için en zorlu esir kamplarından biri olarak biliniyordu. Burada Hürkuş, hem fiziksel hem de psikolojik olarak dayanma gücünü test eden şartlara maruz kaldı.

Ancak Hürkuş için esaret, teslim olmak anlamına gelmiyordu. Nargin’de geçirdiği süre boyunca detaylı bir kaçış planı hazırladı. Planını gerçekleştirmeye fırsat bulamadan, Rusların iç karışıklık nedeniyle bazı esirleri Sibirya’ya transfer etmesiyle daha da uzak bir bölgeye gönderildi. Bu yolculuk, onu iklim olarak çok daha sert, ulaşımı zor bir esir kampına taşıdı.

Sibirya’da zor şartlar altında günlerini geçirse de, yılmadan kaçış planları yapmaya devam etti. Nihayetinde, askeri kamuflaj kullanarak bir trenle kaçmayı başardı. Aylar süren zorlu yolculuklar ve ülke değişikliklerinden sonra Avrupa’ya ulaşmayı başardı. Oradan İstanbul’a dönmesi, adeta bir efsane gibi anlatıldı. Savaş sonrası İstanbul’a vardığında hem ailesi hem de silah arkadaşları onu bir kahraman olarak karşıladı. Bu olay, onun cesaretinin, sabrının ve azminin simgesi haline geldi.

Kurtuluş Savaşı’ndaki rolü neydi?

Vecihi Hürkuş, Kurtuluş Savaşı’nın en kritik dönemlerinde Türk Hava Kuvvetleri’nde aktif görev aldı. Esaretten döndükten kısa bir süre sonra Anadolu’daki milli mücadeleye katılmak üzere harekete geçti. İlk olarak 1921 yılında Konya’da konuşlanan hava birliklerine katıldı. Burada görev alan ilk sivil savaş pilotlarından biri oldu.

Batı Cephesi’ndeki görevleri

Hürkuş, Batı Cephesi’nde Eskişehir, Afyonkarahisar ve Uşak hattında keşif ve bombalama görevlerinde bulundu. Düşman ilerleyişini yavaşlatmak ve Türk kuvvetlerine hava desteği sağlamak amacıyla yapılan bu uçuşlar, genellikle gece ya da sisli havalarda gerçekleşiyordu. Özellikle Afyon hattındaki cephane sevkiyatlarını engelleme amacı taşıyan operasyonlarda uçağıyla önemli başarılar elde etti.

Sakarya Meydan Muharebesi ve sonrası

1921’deki Sakarya Meydan Muharebesi sırasında düşman hatlarına yönelik keşif uçuşları gerçekleştirdi. Düşmanın topçu bataryalarının yerleri ile ilgili topladığı bilgiler, Türk komutanlığına büyük katkı sağladı. Bu dönem, Hürkuş’un sadece pilotluk değil, askeri istihbarat alanındaki yeteneklerini de ortaya koyduğu bir süreç oldu.

Büyük Taarruz ve İzmir’in kurtuluşu

1922’deki Büyük Taarruz döneminde ise Hürkuş’un rolü daha da stratejik bir hâl aldı. Taarruzun ilk günlerinden itibaren cephedeki ilerleyişi destekleyen keşif ve bombardıman uçuşlarına katıldı. 9 Eylül 1922’de İzmir’e giren ilk Türk uçağını kullanan pilot olarak tarihe geçti. İzmir Havaalanı’na inerek burayı kontrol altına aldı. Yunan ordusunun geri çekilirken kullanılamaz hale getirdiği uçakları onararak tekrar havalanabilir duruma getirdi ve Türk ordusunun envanterine kazandırdı.

Teknik destek ve eğitim faaliyetleri

Savaş sırasında sadece aktif görev almakla kalmadı, aynı zamanda teknik danışmanlık da yaptı. Onardığı uçaklar, sahadaki Türk birliklerine büyük avantaj sağladı. Ayrıca genç havacılara verdiği eğitimlerle cephe gerisinde de katkı sundu.

Vecihi Hürkuş’un uçakları

Vecihi Hürkuş’un Kurtuluş Savaşı’ndaki katkıları, sadece bir savaş pilotunun ötesine geçmiştir. Stratejik zekâsı, teknik becerisi ve sahadaki cesaretiyle, Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesine gökyüzünden yön vermiştir.

Tasarladığı uçaklar

ecihi Hürkuş, sadece bir pilot değil; aynı zamanda Türkiye’nin ilk uçak tasarımcılarından biri olarak da tarihe geçti. Aşağıda, tasarladığı başlıca uçaklar kronolojik sırayla verilmiştir:

  • Vecihi K-VI (1924): Türkiye’nin ilk yerli üretim sivil uçağıdır. Ahşap konstrüksiyonlu ve tek kişilik bu uçak, tamamen Hürkuş’un kişisel çabalarıyla tasarlandı ve üretildi. Resmi izin alınamadan yapılan bu uçuşla Türk havacılık tarihinde önemli bir adım atılmıştır.
  • Vecihi K-XI (1930): Üstten kanatlı, kapalı kabinli yolcu uçağı olarak planlanmıştır. 1930 Sanayi Kongresi’nde maketi büyük ilgi görmüştür.
  • Vecihi XIV (1930): Kadıköy Fikirtepe’de bir keresteci dükkânında üretilen bu uçak, iki kişilik, tek motorlu ve spor/eğitim amaçlı olarak tasarlandı. 27 Eylül 1930’da yapılan ilk uçuşuyla Türkiye’nin ilk sivil uçağı oldu.
  • Vecihi XV (1930’lar): Eğitim ve sportif uçuşlar için tasarlanmış, aerodinamik özellikleri geliştirilmiş bir modeldir.
  • Vecihi Sivil Tayyare Mektebi eğitim uçakları (1932 sonrası): Hürkuş’un kurduğu okul için özel olarak geliştirilmiş, temel uçuş eğitimine uygun, yerli malzeme ile üretilmiş uçaklardır.

Bu uçakların her biri, Vecihi Hürkuş’un teknik bilgi birikimini ve yerli üretime olan inancını ortaya koyan projelerdir. 1924 yılında kendi olanaklarıyla tasarladığı ve imal ettiği Vecihi K-VI, Türkiye’nin yerli üretim ilk uçağı oldu. Ancak bu uçakla uçmak için resmi izin alması engellendi ve sonunda uçağı izin beklemeden uçurduğu için cezalandırıldı.

Bu engellere rağmen 1930’larda Vecihi XIV ve XV modellerini tasarladı. Bu uçaklar, hem mühendislik açısından çağın gereklerine uygun, hem de yerli üretimin mümkün olduğunu kanıtlayan örneklerdi. Özellikle Vecihi XIV, 1930 yılında Türk Hava Postaları’na ait posta taşımacılığı için kullanıldı ve bu yönüyle de bir ilke imza attı.

Ayrıca, 1932’de kurduğu Vecihi Sivil Tayyare Mektebi’nde eğitim amaçlı kullanılan uçaklar da onun teknik liderliğinde geliştirildi. Hürkuş, THK (Türk Hava Kurumu) ile birlikte yürüttüğü projelerde de eğitim uçaklarının tasarımında görev aldı. Yerli malzeme kullanımı ve aerodinamik prensiplere olan bağlılığı, uçak tasarımlarında onu farklı kıldı.

Uçurduğu uçaklar

tayyarecivecihi.com

Vecihi Hürkuş’un uçurduğu uçaklar, onun sadece bir pilot değil aynı zamanda gökyüzüne tutkuyla bağlı bir mühendis olduğunu da gösterir. Savaş döneminden Cumhuriyet yıllarına, teknik görevlerden sivil uçuşlara kadar pek çok farklı uçağı kullanmış, bu uçaklarla hem tarih yazmış hem de havacılık alanına yön vermiştir. İşte kullandığı başlıca uçaklar:

I. Dünya Savaşı ve Kafkas Cephesi

  • Albatros C.III: Alman yapımı bu çift kanatlı keşif ve eğitim uçağı, Hürkuş’un ilk görevlerinde aktif olarak kullandığı modeldir. Özellikle Kafkas Cephesi’nde keşif ve gözlem uçuşlarında bu uçakla görev yaptı.
  • Breguet XIV: Fransız menşeli bu bombardıman ve keşif uçağı, savaşın ilerleyen dönemlerinde Osmanlı ordusunun envanterine dahil oldu. Hürkuş, düşmandan ele geçirilen bu tip uçakları onarıp kullanmakta büyük başarı gösterdi.
  • Gotha: Almanya tarafından geliştirilen bu ağır bombardıman uçağı, sınırlı sayıda elde bulunmasına rağmen Vecihi Hürkuş tarafından kısa süreli görevlerde kullanıldı.

Kurtuluş Savaşı dönemi

  • Nieuport: Fransız üretimi bu savaş uçağı, Kurtuluş Savaşı sırasında özellikle keşif ve bombardıman görevlerinde kullanıldı. Hürkuş’un İzmir’e ilk inen Türk pilotu olarak bu uçakla yaptığı uçuş, tarihi bir anı simgeler.

Cumhuriyet dönemi

  • Junkers A.20 ve A.35: Almanya’da görev yaptığı yıllarda bu uçakların teknik denemelerinde ve modifikasyonlarında bizzat pilot olarak yer aldı.
  • Junkers F-13: Türkiye’de ilk paraşütle atlama gösterisi 1926 yılında bu uçakla ve Vecihi Hürkuş’un pilotluğunda Ankara’da yapıldı.
  • Junkers G.24: 1927’de TOMTAŞ bünyesinde Ankara-Kayseri arasında yapılan Türkiye’nin ilk hava yolu ulaşım uçuşlarını bu 14 kişilik yolcu uçağıyla gerçekleştirdi.

Hayatı boyunca toplamda 102 tip uçak uçuran Vecihi Hürkuş, uçurduğu her uçağı sadece bir araç değil, aynı zamanda bir hedefin parçası olarak görmüştür. Onun pilotaj kariyeri, Türk havacılığının gelişim çizgisini doğrudan yansıtan uçuşlarla doludur.

tayyarecivecihi.com

Vecihi K-VI: ilk Türk yapımı uçak

Cumhuriyet’in ilanından yalnızca bir yıl sonra, 1924’te, Vecihi Hürkuş Türkiye’nin ilk yerli ve millî uçağını tasarlayıp üretmeyi başardı: Vecihi K-VI. Bu uçak, yalnızca teknik bir başarı değil; aynı zamanda genç cumhuriyetin havacılık vizyonunun ve Hürkuş’un sarsılmaz inancının somut bir ürünüydü.

Dünya havacılığı o yıllarda hâlâ gelişme aşamasındaydı. Hürkuş, savaş yıllarında edindiği tecrübeleri, kendi ülkesinde yerli bir uçak inşa etmek için kullanmak istiyordu. İzmir’de bir atölyede başlayan bu çalışma, ustalıkla yürütüldü. Geceli gündüzlü süren özverili çalışmayla, projeden montaja kadar tüm süreç Hürkuş’un denetiminde gerçekleşti. Vecihi K-VI, hem mühendislik açıdan hem de sembolik olarak “Türk’ün göklere kanat açtığı ilk adım” olarak tarihe geçti.

Vecihi K-VI’nın teknik özellikleri

  • Motor gücü: Benz marka, 6 silindirli, su soğutmalı, 200 beygir gücünde
  • Uzunluk: 7,610 metre
  • Kanat açıklığı: 11,700 metre
  • Yükseklik: 3,00 metre
  • Kanat yüzeyi: 31,8 m²
  • Boş ağırlık: 830 kg
  • Tam uçuş ağırlığı: 1.270 kg
  • En yüksek hız: 207 km/s
  • Seyir hızı: 188 km/s
  • Asgari (stall) hızı: 83 km/s
  • Taşıma kapasitesi: 40 kg/m²
  • Güç/ağırlık oranı: 5,8 kg/BK
  • Pervane çapı: 2.850 mm
  • Pervane hatvesi (bir devir uzunluğu): 2.740 mm

Bu teknik verilere göre uçak, dönemin Avrupa uçaklarıyla yarışabilecek düzeydeydi. Vecihi K-VI’nın özellikle montaj kolaylığı, hız ve manevra kabiliyeti üzerine kurulan üç temel tasarım prensibi, onu bir keşif uçağı olarak ideal kılıyordu.

Uçuş izni çıkmayınca: Vecihi Hürkuş’un büyük cesareti

Ancak Vecihi K-VI’nın önünde büyük bir engel vardı: Türkiye’de ne bu uçağı denetleyecek mühendislik kapasitesi ne de resmi onay sürecini yürütecek bir kurul mevcuttu. Bürokratik boşluklar ve çekingen yaklaşımlar nedeniyle, Hürkuş’un başvurusu sonuçsuz kaldı. Uçağın havalanması için onay verilemedi. Hatta muayene heyetindeki bir yetkili şu sözlerle durumu özetlemişti:

“Sen tayyarene ve yaptığın inşaatın emniyetine inanıyorsan, bir gün meydana çıkar, içine atlar ve uçarsın. Aksi halde çürümesini beklersin.”

Bu sözler Hürkuş’un kararını netleştirdi. Ve tarih 28 Ocak 1925’i gösterdiğinde, sabahın sessizliğinde, Seydiköy Hava Meydanı’nda Vecihi K-VI ilk kez havalandı. Hürkuş’un kendi anılarında aktardığı üzere:

“Şimdi boşlukta, yurdumun berrak semasında; kendi kafamla ve kendi ellerimle yaptığım kanatlar üzerinde kayıyorum. Sürat 100, 120, 150, 180… tayyarem tok ve hırçın tırmanışında devam ediyordu.”

Uçuş başarılıydı. Ancak izinsiz olduğu için Hürkuş cezalandırıldı. Buna rağmen Vecihi K-VI, Türk havacılığının sembolü olarak hafızalara kazındı. Hem teknik hem de zihinsel sınırları aşan bu girişim, bir milletin gökyüzüyle buluşmasının ilk adımı oldu.

Nuri Demirağ ile yolları nasıl kesişti?

Cumhuriyet döneminin en idealist mühendislerinden biri olan Vecihi Hürkuş, uçak tasarımları için çoğu zaman maddi destek bulmakta zorlandı. 1933 yılında geliştirdiği kapalı kabinli yolcu uçağı Vecihi XVI için kaynak ararken, yardımına vizyoner bir sanayici olan Nuri Demirağ yetişti. Demirağ, projeye 5.000 TL’lik bağış yaparak uçağın üretimini mümkün kıldı. Bu, yalnızca teknik bir destek değil; aynı zamanda yerli havacılık fikrine duyulan ortak bir inancın göstergesiydi.

Hürkuş, bu desteği karşılıksız bırakmadı. Vecihi XVI uçağına, ona katkı sunan iş insanının adını vererek “Nuri Bey”ismini koydu. Bu jest, iki idealistin yalnızca maddi değil, manevi olarak da aynı hayale inandıklarını ortaya koyuyordu. Biri gökyüzüne mühendisliğiyle, diğeri sanayiciliğiyle iz bırakmaya çalışıyordu.

Nuri Demirağ ile Vecihi Hürkuş’un yolları hiçbir zaman kalıcı bir ortaklığa dönüşmese de, bu olay yerli havacılık tarihindeki önemli kesişmelerden biri olarak kayda geçti. Demirağ’ın girişimleri ve havacılık yatırımları hakkında daha fazla bilgiye ulaşmak isterseniz, şu yazımıza göz atabilirsiniz.

Vecihi Hürkuş’un Nuri Demirağ için yaptığı uçak

Sivil havacılığa katkıları nelerdi?

Vecihi Hürkuş, yalnızca savaş pilotu değil, aynı zamanda Türkiye’de sivil havacılığın kurumsallaşmasında da öncülük etmiş bir isimdir. 6 Şubat 1925’te kurulan Türk Tayyare Cemiyeti’nin (bugünkü Türk Hava Kurumu) kurucuları arasında yer aldı ve bu cemiyetin ilk ve tek pilot kurucu üyesi oldu. Aynı yıl, 17 Haziran’da kendisine resmen “Türkiye’nin Baştayyarecisi” unvanı verildi.

Cemiyetin halka havacılık sevgisini yayma amacıyla başlattığı bağış kampanyasında kullanılan “Ceyhan” adlı uçakla yurt içinde tanıtım gezilerine katıldı. Bu gezilerde hem bağış toplandı hem de havacılık kültürü halk arasında tanıtıldı.

1925-1926 yıllarında cemiyet heyetiyle birlikte Almanya’daki Junkers ve Rohrbach fabrikalarını, Fransa’daki çeşitli uçak üretim merkezlerini gezerek teknik bilgi ve tecrübe edindi. Ancak yurda dönüşünde cemiyetin bazı projeleri rafa kaldırılınca, kendi isteğiyle görevinden ayrıldı.

Bu sırada Türkiye ile Junkers firması arasında Kayseri’de uçak fabrikası kurulmasına yönelik bir anlaşma yapılmıştı. Hürkuş, burada görev almak üzere Almanya’ya gönderildi. Junkers A.20 uçaklarının eksiklerini gidermekle sorumlu oldu. Türkiye’ye dönüşünde, Junkers A.35 uçağının testlerini başarıyla gerçekleştirdi. 16 Eylül 1926’da Türkiye’de ilk defa paraşütle atlama gösterisini yine onun kullandığı Junkers F-13 uçağıyla Ankara’da gerçekleştirdi.

1927 yılında TOMTAŞ’a ait Junkers G.24 ve F.13 tipi yolcu uçaklarıyla Ankara-Kayseri arasında Türkiye’nin ilk iç hat sivil yolcu taşımacılığı uçuşlarını yaptı. Bu uçuşlar, sivil havayolu ulaşımının temelini atmıştır.

1930 yılında Ankara’daki Sanayi Kongresi Yerli Mallar Sergisi’nde kendi tasarımı olan Vecihi K-XI tipi uçağın maketini sergiledi. Aynı yıl Kadıköy’de bir keresteci dükkânını atölyeye çevirerek üç ayda Vecihi XIV uçağını imal etti. Bu uçak, Türkiye’nin ilk sivil uçağı olma özelliğini taşıyordu. İlk uçuşunu 27 Eylül 1930’da İstanbul Fikirtepe’de gerçekleştirdi.

Resmî belgelerin alınabilmesi için bu uçak Çekoslovakya’ya gönderildi; Hürkuş burada 23 Nisan 1931’de uçuş iznini aldı. Türkiye’ye döndüğünde bu uçağın sivil posta taşımacılığı için kullanılması adına Ankara-Erzurum ve Ankara-İstanbul hatları üzerinde projeler geliştirdi.

Vecihi Sivil Tayyare Mektebi

Vecihi Hürkuş, yalnızca savaş pilotu değil, aynı zamanda bir sivil havacılık öncüsüydü. 1932 yılında Türkiye’nin ilk özel sivil havacılık okulu olan “Vecihi Sivil Tayyare Mektebi”ni kurdu. Bu okul, Türk gençlerinin sivil havacılık alanında eğitim alabileceği ilk kurumsal yapıydı. Kısa sürede büyük ilgi gördü ve sayısız öğrenciye teorik ve pratik havacılık eğitimi verildi. Eğitimlerde uçak mekaniği, motor teknolojisi, aerodinamik gibi konuların yanı sıra doğrudan uçuş pratikleri de yer aldı.

Okul, Türkiye’deki ilk sivil yolcu taşımasını gerçekleştiren yapı oldu. Hürkuş, eğitim uçuşları dışında kendi tasarımı uçaklarla İstanbul-Ankara gibi hatlarda deneme yolcu uçuşları gerçekleştirdi. Bu da Türkiye’deki ilk sivil yolcu taşımacılığı örneklerinden biri oldu.

Ancak okulun verdiği diplomalar devlet tarafından uzun süre tanınmadı. Vecihi Hürkuş, bu engellemelere rağmen öğrenci yetiştirmeye ve uçak tasarımlarına devam etti. Kurduğu bu mektep, daha sonra Türkkuşu’nun temelini oluşturacak sivil havacılık kültürünün gelişmesinde önemli bir rol oynadı.

Türkkuşu

Mustafa Kemal Atatürk, havacılığın Türkiye’nin geleceği için stratejik bir alan olduğuna inanıyor, gençlerin gökyüzüyle erken yaşta tanışmasını önemsiyordu. Bu vizyon doğrultusunda, 1935 yılında Türk Hava Kurumu bünyesinde kapsamlı bir sivil havacılık okulu kurulması fikri benimsendi. 1939’da resmen faaliyete geçen Türkkuşu, planör ve motorlu uçuş eğitimleriyle, Türkiye’de sivil havacılığı geniş kitlelerle buluşturan öncü bir kurum hâline geldi.

Vecihi Hürkuş, Türkkuşu’nda eğitmen olarak görev aldı. Başta planör uçuşları olmak üzere motorlu uçuş dersleri verdi; hem teknik bilgisini hem de sahada edindiği tecrübeleri öğrencilerine aktardı. Hürkuş’un eğitim yaklaşımı yalnızca bilgi değil, aynı zamanda motivasyon, cesaret ve idealizm aşılayan bir yapıdaydı. Binlerce genç onun öncülüğünde gökyüzüyle tanıştı.

Türkkuşu, halka açık gösteri uçuşları, planör eğitim kampları ve sivil havacılığı teşvik eden etkinliklerle havacılığın toplumla kaynaşmasını sağladı. Ancak ilerleyen yıllarda Vecihi Hürkuş, kurum içindeki bazı bürokratik tutumlar nedeniyle THK ile yollarını ayırdı. Buna rağmen Türkkuşu, onun havacılık idealinin kurumsallaşmış hâli olarak tarihteki yerini aldı.

Türk Kanadı: havadan tarıma öncülük

Vecihi Hürkuş, 1951 yılında beş arkadaşıyla birlikte Türkiye’nin ilk özel zirai havacılık girişimini kurdu: Türk Kanadı. Bu girişimin amacı, tarımda verimliliği artırmak ve modern havacılığın sivil alanlara entegrasyonunu sağlamaktı. Şirketin merkezi İstanbul’daydı ve İngiltere’den getirilen üç adet Auster Mk V tipi uçak ile faaliyete başladı.

Auster uçakları, düşük irtifa ve düşük hız kabiliyetleri sayesinde tarımda havadan ilaçlama için oldukça uygundu. Türk Kanadı, bu uçaklarla özellikle İç Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde deneme amaçlı ilaçlama çalışmaları yaptı. Ancak altyapı eksiklikleri, mali zorluklar ve ortaklar arasındaki fikir ayrılıkları nedeniyle proje kısa sürede sekteye uğradı. Vecihi Hürkuş, bu sorunlar nedeniyle şirketten ayrılmak zorunda kaldı.

Hürkuş’un ayrılışının ardından Türk Kanadı etkinliğini yitirdi ve kısa bir süre içinde faaliyetlerine son verdi. Ancak bu girişim, Türkiye’de havacılığın yalnızca askerî ve ulaşım alanlarında değil, tarım gibi sivil sektörlerde de potansiyel taşıdığını gösteren ilk somut adım olarak tarihe geçti. Hürkuş’un bu deneyimi, onu daha sonra kendi havayolu şirketini kurmaya götürecek bir basamak oldu.

Hürkuş Hava Yolları

Vecihi Hürkuş, Türk Kanadı girişiminden edindiği tecrübeyle, 1954 yılında bu kez kendi adını taşıyan bir havayolu şirketi kurdu: Hürkuş Hava Yolları. Şirketin kuruluş amacı, sivil havacılığı yaygınlaştırmak ve Türkiye’de özel yolcu taşımacılığı alanında öncülük yapmaktı.

Şirket, 29 Kasım 1954’te Bursa merkezli olarak kuruldu. Vecihi Hürkuş, Ziraat Bankası’ndan aldığı krediyle Türk Hava Yolları’nın hizmet dışı bıraktığı sekiz adet Douglas DC-3 uçağını satın alarak filoyu oluşturdu. İstanbul-Bursa, İzmir-Aydın, Ankara-Zonguldak gibi şehirler arasında charter uçuşlar düzenlendi. Türkiye’nin dört bir yanına yolcu taşıma hayali, o dönem için oldukça cesur ve yenilikçi bir adımdı.

Ancak Hürkuş Hava Yolları, birçok talihsiz olay ve engellemeyle karşılaştı:

  • 1955’teki kazada, gösteri uçuşu sırasında yaşanan teknik bir arıza sonucu pilot Fevzi Gökdeniz hayatını kaybetti. Bu olay, şirketin kamuoyundaki güvenilirliğini zedeledi.
  • Aynı yıl, şirketin bir uçağı Bulgaristan’a kaçırıldı. Bu olay, Türkiye sivil havacılık tarihinde ilk uçak kaçırma vakası olarak kayıtlara geçti ve yoğun diplomatik çabalara neden oldu.
  • Teknik altyapının yetersizliği ve yedek parça temininde yaşanan sorunlar, uçakların sürekli arızalanmasına yol açtı. Bazı uçaklarda sabotaj ihtimali de gündeme geldi.
  • En kritik sorun ise bürokratik engeller oldu. Devlet desteği görmek bir yana, bazı uçuş izinleri iptal edildi, denetimler artırıldı ve şirket sistemli bir baskı altına alındı.

1950’li yılların sonlarına doğru Hürkuş Hava Yolları, art arda yaşanan kazalar, uçak kaçırma olayı, teknik yetersizlikler ve giderek artan bürokratik baskılarla mücadele etmek zorunda kaldı. Tüm bu olumsuzluklar, şirketin operasyonlarını felce uğrattı. Uçuş izinlerinin iptali, bakım sorunları ve ekonomik darboğaz sonucunda 1959’da uçakların çoğuna Ziraat Bankası tarafından el konuldu; bazıları hurdaya ayrıldı, kalanlar ise uçuş dışı bırakılarak atıl hale geldi ve şirket faaliyetlerini sonlandırdı.

Ancak Vecihi Hürkuş yine pes etmedi. Elinde kalan son uçağı, TC-ERK ile MTA (Maden Tetkik Arama Enstitüsü)için Güney Anadolu’da jeofizik araştırma uçuşları yaptı. Böylece havacılığı bir kez daha halkın hizmetine sunmaya çalıştı.

Hangi zorluklarla mücadele etti?

Vecihi Hürkuş’un yaşamı, yalnızca başarılarla değil; aynı zamanda bürokratik engeller ve kurumsal anlaşmazlıklarla doludur. Türkiye’de havacılığın kurumsallaşma süreci sancılı ilerlerken, onun gibi öncü isimler büyük zorluklarla karşılaşmıştır.

Devletle yaşadığı bürokratik sorunlar

1924’te, Türkiye’nin ilk yerli üretim sivil uçağı olan Vecihi K-VI’yı tasarlayıp üretti. Bu uçağı uçurmak için gerekli resmî izinleri almak istedi. Ancak o dönem Türkiye’de, yeni ve özgün bir uçağı değerlendirecek teknik yeterliliğe sahip bir kurul bulunmuyordu. Mevcut otoriteler, teknik bilgi eksikliği ve bürokratik dar görüşlülük nedeniyle süreci ilerletemedi.

İzin verilmeyen uçuşu yine de gerçekleştirdiği için Hürkuş’a disiplin cezası verildi. Bu olay, yalnızca onun kişisel kariyerini değil, Türkiye’de sivil havacılığın gelişimini de olumsuz etkileyen sembolik bir dönüm noktası oldu.

Ayrıca 1931’de Çekoslovakya’da uçuş izni alarak geri getirdiği Vecihi XIV uçağını, yurt içinde posta taşımacılığı için kullanmak istedi. Ancak yine benzer şekilde bürokratik engellerle karşılaştı; projeleri desteklenmedi ve uygulamaya geçemedi.

Türk Hava Kurumu ile yaşadığı anlaşmazlıklar

1930’lu yıllarda Türk Hava Kurumu (THK) ile başlayan iş birliği, kısa sürede çeşitli anlaşmazlıklarla gölgelendi. Hürkuş’un bağımsız, hızlı karar alan ve yenilikçi yapısı; THK’nın katı bürokrasisiyle çelişiyordu. Kurum içi karar alma süreçlerinin yavaşlığı, kişisel inisiyatifin sınırlanması ve teknik projelerin zamanında değerlendirilmemesi, birçok önemli tasarının rafa kaldırılmasına neden oldu.

Özellikle THK’ya sunduğu bazı yerli uçak projeleri ve eğitim planları bürokratik nedenlerle reddedildi ya da sürüncemede bırakıldı. Eğitim programlarındaki teknik katkıları da yeterince değerlendirilmedi.

Bu durum, Hürkuş’un THK’dan uzaklaşmasına ve tekrar kendi girişimlerine dönmesine yol açtı. 1932’de kurduğu Vecihi Sivil Tayyare Mektebi, bu bağımsız duruşun bir sonucu olarak ortaya çıktı.

Hürkuş soyadını nasıl aldı?

1934 yılında Türkiye’de yürürlüğe giren Soyadı Kanunu ile birlikte her vatandaşın bir soyadı alması zorunlu hale geldi. Bu süreçte Vecihi Bey’e, Türk havacılığına yaptığı öncülük ve gökyüzüne olan tutkusu nedeniyle “Hürkuş” soyadı bizzat Mustafa Kemal Atatürk tarafından verildi. “Hür” kelimesi özgürlüğü, “kuş” ise gökyüzünü simgeliyordu. Bu anlam yüklü soyadı, Vecihi Hürkuş’un karakteri ve yaşam biçimiyle bütünleşti. Atatürk’ün verdiği bu soyadı, onun havacılıkla özdeşleşmiş kişiliğini ve gökyüzüne olan bağlılığını onurlandıran bir simge haline geldi.

Vecihi Hürkuş’un öğrencileri kimdi?

Vecihi Hürkuş, Türkiye’nin ilk sivil havacılık okulunu kurarak pek çok gencin pilotluk hayalini gerçekleştirmesine öncülük etti. Eğittiği öğrenciler arasında özellikle kadın pilotlar dikkat çekicidir.

  • Bedriye Gökmen: Türkiye’nin ilk kadın pilotlarından biridir. 1932 yılında kurulan Vecihi Sivil Tayyare Mektebi’nde Vecihi Hürkuş’un doğrudan öğrencisi olarak eğitim aldı. Sadece uçuş teknikleri değil, aynı zamanda havacılığın temel teorik altyapısı konusunda da kapsamlı bir eğitim gördü. Gökmen, erkek egemen bir alanda pilot olarak yükselerek hem kadınlara rol model oldu hem de sivil havacılığın gelişimine katkıda bulundu. Uçuş yetenekleri ve disiplinli yaklaşımıyla Hürkuş’un en başarılı öğrencilerinden biri olarak tanındı.
  • Eribe Hürkuş: Vecihi Hürkuş’un yeğenidir. Ailesini küçük yaşta kaybettikten sonra Vecihi Hürkuş’un yanında büyüdü. Vecihi Sivil Tayyare Mektebi’nde eğitim alarak uçuş yaptı. Türkiye’nin ilk kadın havacılarından biri olarak kabul edilir.
  • Ahmet Selçuk: Sivil havacılık okulunda yetişmiş öğrencilerden biri olarak, eğitimlerini tamamlayarak havacılığa katkı sunmuştur.
  • Erdoğan Yılmabaşar: Vecihi Hürkuş’un öğrencilerindendir; onun rehberliğinde uçuş eğitimleri almıştır.
  • Türkkuşu öğrencileri: 1939’da Türk Hava Kurumu çatısı altında kurulan Türkkuşu’nda eğitmenlik yapan Hürkuş, burada planör ve motorlu uçuşlar konusunda çokça öğrenciye eğitim verdi.
  • Vecihi Sivil Tayyare Mektebi mezunları: 1932’de kurduğu okuldan mezun olan pek çok genç, sivil ve askeri havacılıkta görev aldı. Bu öğrenciler Türkiye’de havacılık kültürünün yayılmasında etkili oldu.

Vecihi Hürkuş’un eğitmenlik rolü, yalnızca teknik bilgi aktarmakla kalmadı; öğrencilerine gökyüzüne olan tutkusunu ve milli sorumluluk bilincini de aşıladı.

Anılarından kesitler

Vecihi Hürkuş’un kaleme aldığı anılarında, hayatının dönüm noktalarını ve karşılaştığı zorlukları samimi bir dille aktardığı bölümler dikkat çeker. İşte bu anılardan bazı çarpıcı alıntılar:

“Uçmak, insanın kendini en çok özgür hissettiği an. Ama o gökyüzü, ne kadar güzelse o kadar da zorludur.”

Bu söz, onun havacılığa olan bağlılığını ve bu mesleğin zorluklarına karşı duyduğu saygıyı yansıtır.

“Uçağımı yapmıştım ama izin çıkmadı. Kimse inanmıyordu yapabileceğime. Ben de çıktım ve uçtum. Sonra cezalandırıldım.”

Kendi tasarladığı Vecihi K-VI uçağını resmi izin olmadan uçurmasından sonra yaşadığı hayal kırıklığını bu cümleyle ifade eder. Bu anekdot, onun kararlılığını ve sistemle olan çatışmasını gözler önüne serer.

“Kafkas Cephesi’nde düşmanı gökten izlemek, yere inip savaşmaktan daha cesaret isterdi. Çünkü tek başınaydın.”

Savaş yıllarında yaşadığı yalnızlığı ve görevlerinin tehlikesini böyle tarif eder.

“Ben bir uçak yaparım, biri kalksın engel olsun! O zaman başka bir yol bulurum, ama vazgeçmem.”

Hayatı boyunca karşılaştığı bürokratik engeller karşısındaki direncini ve yılmaz karakterini bu cümleyle özetler.

HÜRKUŞ projesi: Vecihi Hürkuş’un mirasını yaşatan modern Türk uçağı

Vecihi Hürkuş’un adını taşıyan HÜRKUŞ, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) tarafından geliştirilen modern bir temel eğitim ve hafif taarruz uçağı projesidir. İlk versiyonu olan HÜRKUŞ-A, 2013 yılında ilk uçuşunu gerçekleştirdi. Ardından gelen HÜRKUŞ-B, gelişmiş avionik sistemlerle donatılmış, Türk Hava Kuvvetleri için pilot yetiştirme görevini üstlenmiştir. Projenin silahlı varyantı olan HÜRKUŞ-C ise yakın hava desteği görevleri için tasarlanmış ve çeşitli ülkelerin envanterine girmeye başladı. 2025 yılı itibarıyla HÜRKUŞ-2 modeli seri üretime geçmiştir ve toplam 55 adet siparişin 15’i teslim edilmeye başlanmıştır. Proje, Türkiye’nin yerli savunma sanayisindeki kabiliyetlerini artırmakla kalmayıp, Vecihi Hürkuş’un havacılıktaki öncülüğünü modern bir teknolojiyle yaşatmaya devam etmektedir.

Vecihi Hürkuş’un İlkleri

Yılİlk ve BaşarıAçıklama
1917İlk savaş pilotlarından biriYeşilköy Tayyare Mektebi’nden mezun olarak Osmanlı’nın ilk savaş pilotlarından biri oldu.
1917İlk hava zaferiKafkas Cephesi’nde Rus uçağını düşürerek Türk havacılık tarihindeki ilk belgelenmiş hava zaferini kazandı.
1922İzmir’e ilk inen Türk pilotKurtuluş Savaşı sonunda İzmir’e giren ilk Türk uçağını kullandı.
1924İlk yerli uçağı tasarlayıp uçurduVecihi K-VI adlı ilk Türk yapımı uçağı tasarladı ve pilotluğunu yaptı.
1930İlk posta uçağı tasarımıVecihi XIV, Türk Hava Postaları için tasarlandı ve kullanıldı.
1932İlk sivil tayyare mektebini kurduTürkiye’nin ilk özel havacılık okulu olan Vecihi Sivil Tayyare Mektebi’ni kurdu.
1932İlk sivil yolcu taşımacılığıKendi uçağıyla Türkiye’de ilk kez yolcu taşıdı.
1939Türkkuşu’nun kurucu eğitimcisiTürk Hava Kurumu’nun Türkkuşu projesinde eğitmen olarak görev aldı.
İlk kadın pilotlardan biri olan Bedriye Gökmen’i eğittiKadınların havacılığa katılımını teşvik eden ilk eğitmenlerden biri oldu.

Kaynak: Tayyareci Vecihi Hürkuş Müzesi Derneği, Türk Hava Kurumu, Havacılık Tarihinin Unutulmazları (2023)

Yorum yaz Yorum yaz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Haber

JF-17 Thunder savaş uçağı özellikleri neler?

Sonraki Haber

Boykot listesinde yer alan ve yer almayan gıda firmaları