Son yıllarda ekonomik durgunlukla mücadele eden Yunanistan, bu kez farklı bir krizle gündeme geliyor. Ülke basını, sıkça dile getirilen ekonomik sorunların ötesinde daha derin bir meseleye dikkat çekmeye başladı.

Yunanistan’da 2005 yılından bu yana haftalık olarak yayın yapan Protothema gazetesinin detaylı bir şekilde aldığı sorun Türkiye’de de dikkat çekti.
Gazetenin ‘’Trakya ve Adalar Türklerin Eline mi Geçiyor? – Emlak Yoluyla Sessiz Yerleşim’’ başlıklı haberine göre özellikle 2020-2023 döneminde Türkiye’den gelen yatırımcıların Yunanistan’daki gayrimenkul alımlarında büyük bir artış gözlemlendi. Yunan makamlarının verilerine dayandırılan haberde, söz konusu yıllar arasında Türkiye’den gelen 2.666 yatırımcıya kalıcı oturma izni verildi. Aynı dönemde, toplam 11.670 kişi Altın Vize (Golden Visa) programı kapsamında başvuru yaptı.

Bu artışın arkasındaki nedenler ve sonuçları, Yunanistan’daki siyasi çevrelerde ve kamuoyunda ciddi tartışmalara yol açtı. Konu, iktidardaki Yeni Demokrasi Partisi’nden (ND) 11 milletvekili tarafından parlamentoya taşındı. Milletvekilleri, bu büyük ölçekli emlak alımlarının ulusal güvenlik üzerindeki etkilerini tartışmak ve hükümetin bu konuda ne tür önlemler almayı planladığını öğrenmek için resmi bir soru önergesi sundu.
Yunan İstihbarat Teşkilatı (EYP) konuya dâhil oldu
Böylesine geniş çaplı emlak alımlarının özellikle Yunanistan’ın sınır bölgelerinde yoğunlaşması, ülkenin ulusal güvenlik kurumlarını da harekete geçirdi. Yunan İstihbarat Teşkilatı (EYP), özellikle Evros bölgesi ve Ege adalarında gerçekleşen satın alımları detaylı bir şekilde incelemeye aldı.
Bu süreç, 2011 yılında PASOK hükümeti döneminde yapılan bir yasal değişiklikten kaynaklanıyor. O dönemde çıkarılan yasa, askeri bölgelerde ve sınır bölgelerinde emlak satışına ilişkin kısıtlamaları gevşetti. Yeni yasa, mülklerin yalnızca şirket merkezlerine göre satılmasını mümkün kıldı ama bu şirketlerin arkasındaki gerçek yatırımcıların milliyetini ya da uyruğunu inceleme zorunluluğu getirmedi.

Bu düzenleme, AB vatandaşı olan ancak aslen üçüncü ülke vatandaşı (Türk, Rus, Çinli vb.) kişilerin, Yunanistan’ın stratejik açıdan önemli bölgelerinde mülk edinmesini kolaylaştırdı. Özellikle Bulgaristan ve Kıbrıs’ta kurulan şirketler aracılığıyla, Yunanistan’ın sınır bölgelerindeki mülkler hızla el değiştirmeye başladı.
Sınır bölgelerinde yoğunlaşan toplu satışlar
Bulgaristan’ın Türk nüfusu yüksek olan ili Hasköy (Haskovo) ile Türkiye’nin Edirne ili sınırına komşu olan Yunanistan’ın Meriç (Evros) ilinin kuzey kesimindeki köylerde, Müslüman Türk alıcıların büyük çapta emlak satın aldığı görülüyor. Türk ve Bulgar sermayeli şirketler ile AB vatandaşlığı almış Türk kökenli bireyler, son derece düşük fiyatlarla emlak satın alıyor.

Bu bölgelerde gayrimenkul fiyatlarının 5 ila 20 bin Avro gibi düşük seviyelerde olması, yatırımcılar için büyük bir fırsat yaratıyor. Yunan yerel yönetimleri ve siyasi aktörler ise bu durumun ilerleyen yıllarda ülkenin demografik yapısını değiştirebileceğinden endişe ediyor.
Meriç’in batısındaki Rodop bölgesindeki Kuşalanlı (Xylagani) köyünde 14 konut, sadece 12 bin ila 15 bin Avro arasında değişen fiyatlarla satıldı. Benzer şekilde; İmaretçiftlik (İmeros), Polatköy (Asomatoi), Hacılar (Proskynites) ve Fener (Fanari) gibi köylerde de çok sayıda satış gerçekleştirildiği belirtildi.

Bu köylerin büyük çoğunluğu, Lozan Mübadelesi sonrasında Anadolu’dan gelen Rumlar tarafından kurulmuştu. Geçen zaman dilimi içinde Yunanistan’ın giderek yaşlanan nüfusu, ekonomik zorluklar ve gençlerin büyük şehirlere göç etmesi nedeniyle bu bölgeler hızla terk ediliyor. Boş kalan köy evleri, yabancı yatırımcılar için cazip bir fırsat oluşturuyor.
Emlak alımında şirketlerin rolü büyük
AB yasalarına göre, Bulgaristan veya başka bir AB ülkesinde kurulan bir şirket, herhangi bir kısıtlama olmaksızın Yunanistan’da mülk satın alabiliyor. Bu durum, Türkiye, Rusya ve Çin gibi AB üyesi olmayan ülkelerden gelen yatırımcıların, AB vatandaşı ortakları aracılığıyla Yunanistan’da mülk edinmesine olanak tanıyor.

Doğu Ege adaları ve Meriç bölgesinde, Bulgaristan ve Türkiye merkezli şirketler aracılığıyla yapılan satın alımlar dikkat çekiyor. Bu şirketler, AB yasalarının sağladığı esneklik sayesinde herhangi bir kısıtlama olmadan sınır bölgelerinde ve savunma açısından kritik noktalarda büyük ölçekli mülk alımları gerçekleştirebiliyor.
Kimler, neden ve nasıl satın alıyor?
Yunanistan’da özellikle Trakya ve Ege adalarındaki mülkleri satın alan gruplar dikkat çekiyor. Ekonomik, siyasi ve kültürel motivasyonlara dayanan bu alımlar, demografik yapıyı değiştirme potansiyeline sahip olduğu belirtiliyor.
Türkiye’den doğrudan veya dolaylı yollarla yatırım yapan kişiler, özellikle büyük şehirlerden gelen iş insanları ve emlak spekülatörlerinden oluşuyor. Bazı yatırımcılar ise AB ülkeleri üzerinden paravan şirketler kurarak mülk edinmeyi tercih ediyor. Ayrıca mübadele ile dedeleri bölgeden göçmüş, Türk kökenli AB vatandaşları da kültürel nedenlerle yeniden Yunanistan’a yöneliyor.
Batı Trakya’da yaşayan Türk azınlık da bölgeye gelen Türkler ile birlikte bölgedeki mülkleri satın alarak ekonomik güçlerini artırmayı hedefliyor. Aynı zamanda Bulgaristan ve Romanya’daki Türk kökenli vatandaşlar da AB vatandaşı olmaları sebebiyle Yunanistan’da yatırım yapıyor. Bu alımlar özellikle Dedeağaç başta olmak üzere tüm Batı Trakya bölgesinde yoğunlaşıyor.

Bilindiği gibi AB vatandaşlarının Yunanistan’da mülk edinmesi oldukça kolaydır. Bulgaristan ve Romanya’dan gelen Türk alıcılar, hem denize hem Türkiye’ye yakın sınır bölgelerinde ev sahibi olmayı tercih ederken, Batı Avrupa’daki yatırımcılar ise yazlık evler alıyor.
Siyasi ve demografik değişim kaçınılmaz olacak
Bu gelişmeler, yerel yetkililer ve siyasi aktörler arasında ciddi endişelere yol açtı. Dedeağaç (Aleksandrupoli) Belediye Başkanı Yannis Zampoukis, bölgedeki mülk satışlarının hızla artması nedeniyle sessiz bir iskan sürecinin yaşandığını öne sürdü.

Zampoukis, Doğu Makedonya-Trakya Forumu III’te yaptığı konuşmada; “Evros’un kırsal bölgelerinde, 10.000 ila 15.000 Euro gibi düşük fiyatlarla mülklerin Bulgar vatandaşlarına satılması büyük bir tehdit oluşturuyor. Ancak daha büyük bir tehlike, Türk sermayesinin bu sürece dâhil olması” dedi. İlerleyen yıllarda bu yeni yerleşimcilerin dini özgürlük adı altında cami inşa etme taleplerinde bulunabileceğini ve böylece bölgede yeni Müslüman toplulukların oluşacağını belirtti.

Bu demografik değişim, siyasi arenada da kendini göstermeye başladı. Son Avrupa Parlamentosu seçimlerinde, Batı Trakya’daki Türk azınlık partisi Demokrasi Eşitlik ve Barış (DEB) Partisi, Meriç bölgesinde 678 oy aldı. Edirne’nin adeta dış mahallesi niteliğinde olan Yunanistan’ın Sofulu (Soufli) beldesinde 409 oy alarak beşinci sıraya yerleşmesi, bölgede demografik bir kaymanın yaşandığına dair işaretler olarak yorumlandı.

Meriç ilinin batısında kalan Rodop ve İskeçe’de ise DEB, 10 Haziran 2024 seçimlerini kazandı. Böylece Batı Trakya’daki 3 ilden 2’sinde birinci çıktı.
Ege Adalarına yönelik yatırımlar da mercek altına alınacak
Son yıllarda Ege adalarına yönelik mülk alımları hızla arttı. Hem bireysel yatırımcılar hem de büyük ölçekli yatırım şirketleri, adalardaki otel, yazlık ve ticari alanları satın alarak bu bölgeye yöneldi. Özellikle Midilli, Sakız, Sisam, Kos ve Rodos gibi Türkiye’ye yakın adalar, farklı grupların ilgisini çekiyor.

Türkiye’den gelen yatırımcılar arasında iş insanları, turizm sektörü temsilcileri ve bireysel mülk alıcıları bulunuyor. Bu kişiler genellikle adalardaki otelleri, pansiyonları ve sahil kenarındaki mülkleri satın alarak turizme yönelik yatırımlar yapıyor.
Bazı Türk yatırımcılar, Yunan vatandaşları veya Bulgaristan gibi AB ülkelerindeki şirketler aracılığıyla adalarda mülk alımlarını gerçekleştiriyor. Bu yöntem, yerel düzenlemeleri aşmanın ve daha rahat yatırım yapmanın bir yolu olarak görülüyor.

Almanya, Hollanda, Belçika ve Fransa gibi ülkelerde yaşayan Türk kökenli yatırımcılar, özellikle yazlık ev almak için Ege adalarına yöneliyor.
Ege adaları, bu yatırımcılar için hem Türkiye’ye yakınlığı hem de Avrupa’da yaşamanın getirdiği mali avantajlarla cazip hale geliyor. Özellikle Midilli ve Sakız adaları, Yunanistan’daki en uygun fiyatlı yazlık mülklerin bulunduğu bölgeler arasında yer alıyor.

Rodos ve Kos gibi turizm açısından güçlü adalarda ise Arap ve Rus yatırımcıların otel ve tatil köyü satın almaya başladığı görülüyor. Bu durum yerel halk tarafından bazı endişelerle karşılanırken, adalardaki mülk fiyatlarının da yükselmesine neden oluyor.
Ekonomik krizin beraberinde kaçınılmaz değişim
Evros ve Ege adalarındaki mülk satışlarının artması, hem demografik hem de siyasi açıdan büyük değişikliklere yol açabilecek bir süreç olarak değerlendiriliyor. Yunan yetkililer ve yerel yönetimler, bu sürecin uzun vadede bölgenin kimliğini değiştirme potansiyeli taşıdığı konusunda uyarılarda bulunuyor.

Bu gelişmelerin gelecekte Yunanistan’ın sınır güvenliği ve toplumsal yapısı üzerindeki etkilerinin ne olacağı, zamanla daha net bir şekilde ortaya çıkacak. Bu yüzden Yunan hükümetinin mülk satışlarıyla ilgili yeni düzenlemeler getirmesi ve özellikle Türkiye’den gelen yatırımlara karşı daha sıkı kontroller uygulaması bekleniyor.

Yine de Batı Trakya ve Ege adalarındaki ekonomik sıkıntılar ile turizm sektörüne olan bağımlılık, mülk satışlarının tamamen durdurulması olası görünmüyor.