Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. Haluk Görgün, SABAH Gazetesi’ne verdiği röportajda Türkiye’nin savunma sanayisinde yürütülen projeleri, stratejik hedefleri ve teknolojik gelişmeleri kapsamlı biçimde değerlendirdi. Görgün’ün açıklamaları, gelinen aşamanın yanı sıra Türkiye’nin savunma alanında gelecekte nasıl bir konum hedeflediğini de ortaya koyuyor.
Havacılıkta öne çıkan en dikkat çekici gelişme ise KAAN projesi. Türkiye’nin beşinci nesil milli muharip uçağı KAAN’ın ilk seri üretim örneğinin 2028 yılı sonunda teslim edilmesi hedefleniyor. Prof. Dr. Görgün, “İlk seri üretim KAAN uçağını 2028 sonunda teslim etmek için tüm ekip gece gündüz çalışıyor. Halen 6 uçağı aynı anda imal ediyoruz. Her birinin farklı test senaryoları söz konusu” diyerek sürecin yoğunluğunu ifade etti. 2028 sonunda teslim edilecek Blok 10’ların yanı sıra, altıncı nesil savaş uçağına yönelik çalışmaların da eş zamanlı sürdüğü bildirildi.

ALTAY Tankı teslim edilecek
ALTAY ana muharebe tankı projesi, Türkiye’nin kara gücünü artırmak amacıyla uzun süredir üzerinde çalışılan kritik bir savunma platformu. İlk etapta üretilen 3 ALTAY tankının ağustos ayında Kara Kuvvetleri Komutanlığına teslim edilmesi planlanıyor. Daha önce yaşanan teknik ve tedarik kaynaklı sorunlar nedeniyle geciken teslimatlar, son dönemde hız kazanan üretimle yeniden takvime oturtuldu. Görgün, 250 tanklık seri üretim sürecinin kararlılıkla sürdüğünü vurguladı.

Taklit değil, özgün üretim hedefi
Türkiye’nin SİHA alanındaki liderliği, dünya pazarının yüzde 65’ine hâkimiyetle uluslararası düzeyde tescillenmiş durumda. Görgün, “Dünyanın yaptığını yapıp başkalarını taklit etseydik bugün Türkiye SİHA’larda bu başarıyı yakalayamazdı” diyerek, yerli ve özgün çözümler üretmenin önemine dikkat çekti.
“Çelik Kubbe” projesiyle birlikte, katmanlı hava savunma mimarisinin tesis edilmesi hedefleniyor. Görgün, “Bu operasyonda yapay zeka, hızlı hesaplama ve hedef netleştirme için devrede olacak” açıklamasıyla sistemin dinamik yapısına işaret etti. Radar, füze ve komuta kontrol sistemlerinin entegre şekilde çalıştığı bu yapı, farklı irtifa ve hızdaki tehditleri aynı anda bertaraf edebilecek kabiliyette tasarlanıyor.
Görgün, tehditlerin çok farklı senaryolarla gelebileceğini belirterek, “Hava tehditleri hem farklı irtifada hem farklı hızlarda olabilir hem de eş zamanlı gerçekleşebilir. Çok yüksekten çok hızlı gelebilir. Çok alçaktan uçabilir. Orta irtifadan ortalama hızla gelebilir. Bunların hepsinin tespiti ve imhasının bir ekonomisi var. Sivrisineğe kurşun sıkmamak gerek” dedi. Bu kapsamda tehdit türünün hızlı ve doğru şekilde belirlenmesi, uygun ve maliyet etkin bir sistemle imhası hedefleniyor.

Örneğin, kamikaze bir drone tehdidinin parçacıklı mühimmatlı bir KORKUT sistemi ile bertaraf edilmesi gerekirken, daha pahalı bir hava savunma sisteminin kullanılmaması gerektiğine dikkat çekildi. Tüm bu sistemlerin birbirine entegre biçimde çalıştığı, iletişimde olan, hızlı karar verebilen ve çok katmanlı yapısıyla caydırıcılık sağlayan bir savunma mimarisi oluşturuluyor.
İnsansız Savaş Uçağı (İSU) Projesi, Türkiye’nin savunma alanındaki stratejik gücünü daha ileri taşıma potansiyeli taşıyor. Daha uzun menzilli, hava-hava yeteneğine sahip insansız platformlar için yerli mühimmat geliştirme süreci de eş zamanlı olarak yürütülüyor. “Geliştirmeye, üretmeye devam edeceğiz” diyen Görgün, projeye verilen önemi vurguladı.
NATO kriterlerine yakın, açık ve güvenilir bir müttefik
Türkiye, savunma ihtiyaçlarını net şekilde tanımlamış bir ülke olarak kendi kabiliyetlerini artırmaya devam ediyor. Savunma bütçesinin milli gelirin %3,7’sine ulaştığını aktaran Görgün, Türkiye’nin NATO’nun %5’lik harcama taahhüdüne en yakın ülkelerden biri olduğunu belirtti. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte’nin Türk savunma sanayisine yaptığı olumlu atıfları hatırlatarak, bu destek için teşekkür etti.
Görgün ayrıca, Türkiye’nin uluslararası ilişkilerde açık ve şeffaf bir çizgi izlediğini vurguladı. “Türkiye, güven veren bir müttefik. İlişkilerimizde arka plan ajandamız olmaz” diyerek, savunma sanayisinde sürdürülebilir güvenin önemine dikkat çekti. Ambargoların Türkiye’yi durdurmadığını belirten Görgün, bu süreçlerin yalnızca bazı gecikmelere yol açtığını, nihayetinde yerli sistemlerin üretildiğini ve bu ürünlerin sahada kendini kanıtladığını söyledi.

Savunma ihracatında Avrupa ve NATO ülkeleri ilk sırada
2024 yılı savunma ihracatının %55,4’ünün Avrupa ve NATO ülkelerine yapıldığını aktaran Görgün, Türk sistemlerinin hem fonksiyonel hem de maliyet açısından rakiplerine karşı önemli avantajlar sunduğunu kaydetti. Türkiye, deniz platformları alanında da stratejik iş birlikleri yürütüyor. İspanya ile uçak gemisi ve HÜRJET gibi projelerde ortak çalışmalar yapıldığını aktaran Görgün, TCG Anadolu’nun ilk tasarımında İspanya’dan destek alındığını, geminin ise İstanbul’da üretildiğini hatırlattı. Yeni inşa edilmesi planlanan 300 metrelik ikinci uçak gemisi için de benzer bir iş birliği süreci hedefleniyor.
Kaynak: SABAH


