Karanlık Aydınlık

Türkiye, F-16 yerine F-35 programına geri dönmek istiyor

Başkent Ankara, ABD ile yürütülen F-16 anlaşmasını yavaşlatırken, yeniden F-35 savaş uçaklarına dair seçeneği masaya koydu

Türkiye, ABD’den almayı planladığı F-16 savaş uçakları için yürütülen süreci yavaşlatarak gözünü yeniden F-35 programına çevirdi. Middle East Eye’a konuşan kaynaklara göre, Türkiye’nin önceliği F-35 programına dönüş ve bu doğrultuda diplomasi trafiği hız kazandı.

Mart ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD eski Başkanı Donald Trump arasında gerçekleşen telefon görüşmesinde, Erdoğan’ın Türkiye’nin F-35 talebini yeniden gündeme getirdiği açıklandı. Bu görüşme sonrasında taraflar, Türkiye’nin 2019 yılında programdan çıkarılmasına neden olan S-400 meselesini çözmek üzere yeniden masaya oturdu.

Türkiye, F-35 programında yeniden yer almak istiyor

Türkiye, F-35 konsorsiyumunun eski ortaklarından biri olarak uçak için bazı parçaların üretiminden sorumluydu.

Programdan çıkarılmasına rağmen, Türkiye için üretilmiş ve ödemesi yapılmış altı F-35 savaş uçağı halen ABD’de depolanmış durumda bulunuyor. Eğer Türkiye programa yeniden kabul edilirse, bu altı uçağı hemen teslim alabilecek.

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Türkiye’nin toplamda 40 adet F-35 savaş uçağı satın almak istediğini açıklamıştı. Türkiye’nin programdan çıkarılması ve üretim hattının sökülmesi, bazı parça tedariklerini zorlaştırdı. ABD tarafında da bu sürecin maliyeti oldu.

Bu konuda Trump yönetimi Türkiye ile yeni bir diplomasi dili kullanırsa, yeni pazarlıklar söz konusu olabilir ve uçak sayısında değişim yaşanabilir.

F-16 alımında gerileme, ödeme F-35’e aktarılabilir

Türkiye, geçtiğimiz yıl 79 adet F-16 modernizasyon kitinden vazgeçerek yalnızca 40 adet F-16 Viper ve buna bağlı mühimmat alımına yöneldi. Böylece anlaşmanın değeri 23 milyar dolardan 7 milyar dolara düşürüldü. Yapılan 1,4 milyar dolarlık ön ödemenin ise F-35 programına yönlendirilmesi ihtimali gündemde bulunuyor.

Her iki uçak da ABD’li Lockheed Martin tarafından üretildiği için bu yönlendirmenin teknik olarak mümkün olduğu ifade ediliyor.

F-16 üretim hattındaki yoğunluk nedeniyle teslimatların yıllarca sürebileceği belirtiliyor. Bulgaristan örneğinde olduğu gibi bazı ülkeler üç yıl beklemek zorunda kalmıştı.

Türkiye, hava gücünü yeniden yapılandırmak istiyor

Türkiye, farklı coğrafyalarda sürdürdüğü askeri faaliyetler nedeniyle güçlü bir hava filosuna ihtiyaç duyuyor. Uzun süredir modernizasyon ihtiyacı duyan F-16 filosunun yetersiz kalması, Türkiye’yi F-35 gibi ileri teknolojiye sahip uçaklara yönlendiriyor.

Her iki uçak da Türk Hava Kuvvetleri için savunma ve saldırı stratejilerinde belirleyici bir faktör olmaya devam ediyor.

Doğu Akdeniz’deki güç dengeleri de bu süreci etkiliyor. Yunanistan’ın ilk F-35 savaş uçaklarını 2028’de teslim alması beklenirken, Türkiye bu alanda avantaj elde etmek istiyor.

S-400 konusunda geçici çözüm masada

S-400 nedeniyle uygulanan yaptırımların kaldırılması için Ankara, bu sistemleri geçici olarak Suriye’deki T4 veya Palmira hava üslerine konuşlandırma fikrini değerlendiriyor.

Bu üslerde yürütülecek yeniden inşa sürecinde hava sahasını güvence altına almak amacıyla böyle bir adımın atılabileceği öne sürülüyor. Ancak bu karar için Rusya’nın onayı gerekiyor ve henüz resmi bir adım atılmış değildir.

ABD bu konuda net: ya S-400 ya F-35. Geçici konuşlandırma gibi fikirler ABD’nin kurumsal bakışıyla çelişiyor. Zaten meselenin çıkmaza girdiği yer de tam olarak burası oluyor.

ABD’deki direnç devam ediyor

Türkiye’nin F-35 programına dönüşüne, İsrail ve Yunanistan gibi ülkeler Washington nezdinde karşı çıkıyor.

İsrail, uzun yıllardır ABD’nin Orta Doğu’ya yaptığı silah satışlarında belirleyici bir aktör ve kendi askeri üstünlüğünü korumak adına bu satışlara itiraz ediyor. Bu yüzden ABD Kongresi’nde Türkiye’ye karşı genel bir olumsuz hava var.

Yunanistan ise hava üstünlüğünü elinde bulundurmak ve bu tarihi fırsat eline geçmişken Türkiye’ye kaptırmak istemiyor. Tıpkı İsrail gibi lobi faaliyetleri yürüterek ABD Kongresine etki etmeye çalışıyor.

Başkent Ankara, F-16 alımından tamamen vazgeçmek istemiyor ama F-35 programında yeniden yer almayı kısa vadede daha öncelikli görüyor. Önümüzdeki süreçte iki ülke arasındaki diplomatik temaslar bu hedef doğrultusunda şekillenebilir.

Yeniden üretim sürecine katılmak sorunu çözer mi?

Konuyu haber haline getiren ve yorumlayan bazı kaynaklar, Türkiye’nin yeniden üretime katılmasının durumu dengeleyeceğini belirtiyor.

Bu konu ilk başta avantajlı olarak görünse de F-35 meselesi tamamen diplomatik ve siyasi olduğu için endüstriyel kazanımın önüne geçiyor.

Türkiye’nin yeniden üretim hattına sahip olması, parça tedariki ve bakım sürelerini şüphesiz kısaltır. Hem F-16 hem de olası bir F-35 dönüşü için büyük avantajdır. Bu hatlar, savunma sanayii için büyük bir teknoloji transferi anlamına gelir. ASELSAN, TUSAŞ başta olmak üzere yerli firmaların kabiliyetleri daha da gelişir.

Haliyle zaman içinde Türkiye; “ben zaten bu uçakların üretiminde yer alıyorum” diyerek daha güçlü bir pozisyon alabilir. Özellikle F-35 için bu önemlidir. Zaten bu nokta yeni bir diplomatik ve siyasi meseleyi beraberinde getiriyor.

Bu yüzden İsrail ve Yunanistan gibi ülkeler, F-35 konusunda bölgesel dengenin kendi lehine olması konusuna dikkat ediyor. Türkiye’nin gelecekte üretim hattı olması dahi, bu ülkelerin baskısını ortadan kaldırmayacaktır.

Bunun yanı sıra ABD’nin en temel itirazı, S400 meselesinde yaşanıyor. Bu sistemin NATO güvenlik zincirini tehdit ettiğini öne sürüyor. Ancak aynı ABD, Yunanistan’ın S300 sahibi olduğunu yıllardır göz ardı ediyor.

ABD Kongresi’nin onayı olmadan ne F-16 satışları ne F-35 geri dönüşü mümkündür. Üretim hatlarının gelmesi ve yıllar boyunca Türkiye’de olması teknik gibi gözükse de karar tamamen siyasidir. Ayrıca unutulmamalıdır ki; F-35 ve F-16’nın mülkiyet hakları Lockheed Martin’de bulunuyor. Yani Türkiye, yeni ve daha güçlü üretim hattına sahip olsa bile ABD izin vermediği sürece bu uçakları üretip kullanamaz ya da satamaz.

Sonuç olarak Türkiye’nin F-35 üretim sürecine katılması, hatta F-16 üretimi için yeni siparişler alması ortadaki siyasi meseleyi tek başına halletmeye yetmez.  

Kaynak: Middle East Eye

Yorum yaz Yorum yaz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Haber

Kuzey Kore yeni güdümlü füze fırkateynini sessizce tamamlıyor

Sonraki Haber

Türkiye: Yunanistan’ın deniz planı bizim açımızdan yok hükmündedir