ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası (Countering America’s Adversaries Through Sanctions Act – CAATSA) olarak bilinen, Amerika Birleşik Devletleri’nin İran, Kuzey Kore ve Rusya’ya karşı uyguladığı kapsamlı yaptırım mekanizmasını düzenleyerek başlattığı ve daha sonra ülkeler bazında kapsamını genişlettiği federal bir yasadır.
Hakkındaki tartışmalara rağmen 2017 yılında Kongre’de iki partinin de güçlü desteğiyle kabul edilen yasa, ABD şirketlerinin yaptırım kapsamındaki kişi, kurum ve devletlerle iş yapmasını engelleyerek hedef ülkelerin ekonomik ve siyasi faaliyetlerini sınırlandırmayı amaçlamaktadır.
2 Ağustos 2017 tarihinde dönemin başkanı Donald Trump tarafından imzalanan yasa, hem ABD iç siyasetinde hem de uluslararası ilişkilerde önemli tartışmalar doğurmuştur.
Yasanın ortaya çıkışı ve yasama süreci
CAATSA’nın temeli, Rusya’nın Ukrayna ve Suriye’deki askeri müdahaleleri ile 2016 yılındaki ABD başkanlık seçimlerine müdahale ettiği iddialarına tepki olarak atılmıştır. Ocak 2017’de iki partili bir senatör grubu tarafından sunulan tasarı, kısa sürede kapsamı genişletilerek hem İran hem de Kuzey Kore’yi içerecek biçimde yeniden düzenlenmiştir.
15 Haziran 2017’de Senato’da yapılan oylamada tasarı 98’e karşı 2 oyla kabul edilmiştir. Tasarı, Senatör Ben Cardin tarafından Mayıs 2017’de sunulan “Avrupa ve Avrasya’da Rus Nüfuzunu Karşılamaya Yönelik Yasa”yı da içermekteydi. Böylelikle Rusya’ya yönelik önceki başkanlık kararnameleriyle getirilen yaptırımlar yasalaşarak kalıcı hale getirilmiştir.

12 Temmuz 2017’de Temsilciler Meclisi’nde, usul engellerini aşmak için farklı başlıkla ama aynı içerikle tasarı gündeme getirilmiştir. Trump yönetiminin çekincelerini azaltmak için bazı revizyonlar yapılmış ve 25 Temmuz’da Meclis tasarıyı 419’a karşı 3 oyla kabul etmiştir.
İki gün sonra Senato, 27 Temmuz’da tekrar oylama yapmış ve yine 98’e karşı 2 oyla onay vermiştir. Bu ezici çoğunluk, olası bir başkanlık vetosunu geçersiz kılacak düzeydeydi. Sonuç olarak Trump, itirazlarına rağmen yasayı imzalamak zorunda kalmıştır.
İran’a yönelik hükümler
CAATSA, İran’ın bölgedeki faaliyetlerini sınırlamaya yönelik hükümler içermektedir. “İran’ın İstikrarsızlaştırıcı Faaliyetleriyle Mücadele Yasası” başlığı altında düzenlenen bu hükümler kapsamında:
- İran’ın balistik füze ve kitle imha silahları programlarına dâhil olan kişi ve kurumlara yaptırımlar öngörülmüştür.
- İran’a askeri ekipman satışı, transferi veya buna ilişkin teknik ve mali desteğin sağlanması yasaklanmıştır.
- İran Devrim Muhafızları Ordusu (IRGC) ve bağlantılı kişi ve kuruluşlar yaptırım listesine alınmıştır.
- İnsan hakları ihlallerinden sorumlu kişiler de yaptırım kapsamına dâhil edilmiştir.
- Başkan, belirli koşullar altında yaptırımları geçici olarak askıya alabilmektedir.
Rusya’ya yönelik hükümler
Yasanın Rusya’ya ilişkin kısmı, yürütmenin yaptırımlar üzerindeki yetkisini sınırlayan yönüyle öne çıkmaktadır. Önceki başkanlık kararnameleriyle getirilen yaptırımlar doğrudan yasa haline getirilmiş ve başkanın bunları tek taraflı kaldırması engellenmiştir.
Rusya’ya yönelik yaptırımlar şu alanlarda yoğunlaşmaktadır:
- Siber güvenlik ihlalleri ve saldırılar,
- Enerji projeleri ve ham petrol yatırımları,
- Rusya’daki finansal kurumlarla işbirliği,
- Yolsuzluk ve kara para aklama faaliyetleri,
- İnsan hakları ihlalleri,
- Yaptırım kaçakçılığı girişimleri,
- Rus savunma ve istihbarat kurumlarıyla ticari ilişkiler,
- Doğalgaz ve petrol boru hatları projeleri,
- Devlet varlıklarının özelleştirilmesi,
- Suriye’ye silah transferleri
Dışişleri Bakanlığı’nın Ukrayna ile enerji güvenliği alanında işbirliği yapması öngörülmüştür. Hazine Bakanlığı’na terör finansmanı ile mücadeleye yönelik ulusal bir strateji hazırlama görevi verilmiş, ayrıca Hazine Bakanı Ulusal Güvenlik Konseyi’ne dâhil edilmiştir.
Yasanın 241. bölümü ise özel önem taşımaktadır. Buna göre, Hazine Bakanlığı, Ulusal İstihbarat Direktörü ve Dışişleri Bakanı ile birlikte Rusya’daki önde gelen oligarkların ve siyasi figürlerin ayrıntılı bir listesini Kongre’ye sunmakla yükümlüdür. Bu rapor, söz konusu kişilerin Putin ve diğer elitlerle ilişkilerini, ayrıca yarı-devlet kurumlarının sahiplik yapılarını da içermektedir.
Kuzey Kore’ye yönelik hükümler
“Kuzey Kore Yaptırımlarını Güçlendirme ve Modernleştirme Yasası” başlığı altında, Kuzey Kore’ye yönelik yaptırımlar artırılmıştır. Bu düzenlemeler:
- Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarını ihlal eden kişi ve kurumlara yönelik yaptırımların genişletilmesi,
- ABD bankalarının, Kuzey Kore’ye dolaylı finansman sağlayan yabancı bankalara aracılık etmesinin yasaklanması,
- Kuzey Kore ile savunma sanayi alışverişinde bulunan ülkelere belirli ABD yardımlarının kesilmesi,
- Kuzey Kore kargo taşımacılığı ve zorla çalıştırma yoluyla üretilmiş mallara yönelik yaptırımlar,
- Yabancı ülkelerde Kuzey Koreli işçilerin çalıştırılmasını yasaklayan düzenlemelerden oluşmaktadır.
Ayrıca Dışişleri Bakanlığı, Kuzey Kore’nin “terör sponsoru devlet” olarak tanımlanıp tanımlanmayacağına ilişkin bir değerlendirme yapmakla yükümlü kılınmıştır.
İç tepkiler
O dönem yine Başkan Donald Trump, yasayı imzalarken iki ayrı açıklama yapmıştır. İlkinde, Kongre’ye hitap ederek yasayı “ciddi şekilde kusurlu” bulduğunu, yürütmenin dış politikada yetkilerini kısıtladığını ve bunun anayasaya aykırı olduğunu dile getirmiştir. Özellikle Zivotofsky – Kerry davasına atıfta bulunarak bazı hükümlerin uygulanmayabileceğini ima etmiştir. Ayrıca bu düzenlemenin Avrupa’daki müttefiklerle işbirliğini ve Amerikan şirketlerinin çıkarlarını olumsuz etkileyeceğini vurgulamıştır.

İkinci açıklamasında ise Kongre’nin yürütmenin esnekliğini sınırladığını, bunun ABD’nin uluslararası alanda iyi anlaşmalar yapmasını zorlaştıracağını belirtmiştir. Trump’a göre bu durum Çin, Rusya ve Kuzey Kore’yi birbirine daha da yakınlaştıracaktır.
Dönemin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert, CAATSA’nın yürürlüğe girmesinden sonra yabancı hükümetlerin milyarlarca dolarlık Rus savunma anlaşmalarını iptal ettiğini açıklamıştır. Bakan Mike Pompeo ise Mısır’ın Rus Su-35 savaş uçaklarını satın alması halinde yaptırımların devreye gireceğini duyurmuştur.
Savunma Bakanlığı cephesinde, Müsteşar Randall Schriver, Hindistan’ın Rusya ile tarihsel askeri ilişkilerinin farkında olduklarını ama gelecekte CAATSA muafiyetlerinin garanti edilemeyeceğini belirtmiştir. Savunma Bakanı Jim Mattis Hindistan için istisna talep etse de bunun sürekli geçerli olamayacağı ifade edilmiştir.
Türkiye’ye etkileri
CAATSA’nın etkilediği ülkelerden biri de Türkiye olmuştur. 2017 yılının sonlarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rus yetkililer, 2,5 milyar dolar değerinde S-400 hava savunma sistemi alımı konusunda anlaşmaya varmıştır.

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo bu anlaşmaya dair endişelerini dile getirmiş, ancak Türk yetkililer, Türkiye ile Rusya arasında karşılıklı olarak imzalanmış uluslararası protokollere atıfta bulunarak CAATSA kapsamında yaptırım tehdidini reddetmiştir. Ayrıca Rusya’nın sunduğu teklifin ABD’nin Patriot hava savunma sistemi teklifine kıyasla daha avantajlı olduğu savunulmuştur.

ABD yönetimi, bu süreçte Türkiye’ye yönelik tutumunu sertleştirmiş ve Aralık 2020’de Türkiye Savunma Sanayii Başkanlığı ile kurumun yöneticilerine karşı beş ayrı yaptırım uygulamıştır. Akabinde Türkiye F-35 Müşterek Taarruz Uçağı projesinden çıkarılmıştır. Bu karar ABD ile Türkiye arasındaki savunma işbirliği ilişkilerinde ciddi bir kırılma noktası olarak görülmektedir.
CAATSA, ABD’nin dış politikada yaptırım gücünü kurumsallaştıran ve yürütmenin manevra alanını sınırlandıran önemli bir yasadır. İran, Kuzey Kore ve Rusya’ya yönelik olarak hem askeri hem de ekonomik alanlarda geniş kapsamlı yaptırımlar getirmiştir. Bununla birlikte ABD iç siyasetinde yürütme ve yasama arasındaki güç mücadelesini yeniden gündeme taşımış; uluslararası düzeyde ise müttefiklerle ilişkilerde gerilim yaratmıştır.

Türkiye örneğinde görüldüğü üzere, CAATSA yalnızca hasım ülkelere değil, ABD’nin NATO müttefiklerine de doğrudan etki etmiş ve savunma sanayii işbirliğini zedelemiştir. Dolayısıyla söz konusu yasa, ABD’nin uluslararası alandaki diplomatik esnekliğini sınırlayan ve müttefiklerle ilişkilerinde yeni sorun alanları yaratan bir düzenleme olarak da değerlendirilmektedir.