İçindekiler
- Nuri Killigil’in lakabı nedir ve neden bu lakabı almıştır?
- Nuri Killigil’in askeri başarıları nelerdir?
- Nuri Killigil silah ve mühimmat fabrikası kurma sürecine nasıl girdi?
- Nuri Killigil silah fabrikası ne oldu?
- Nuri Killigil hangi silahları üretti?
- Nuri Killigil’in mezarı nerede?
- Türkiye’de ilk silah fabrikasını kim kurdu?
Nuri Killigil, 1890 yılında İstanbul’da doğmuş Osmanlı subayı ve Cumhuriyet döneminde sanayici kimliğiyle öne çıkmış bir isimdir. Enver Paşa’nın öz kardeşidir. I. Dünya Savaşı’nda gösterdiği başarıların ardından Almanya’ya giderek askeri ve endüstriyel bilgi birikimi edindi. 1934’te Soyadı Kanunu sonrası ailesinin kökenine atıfla “Killigil” soyadını aldı. Edindiği bilgi ve tecrübelerle Türkiye’de savunma sanayine öncülük etmiş, yerli silah ve mühimmat üretimini başlatmıştır.
Nuri Killigil, 1890 yılında İstanbul’da doğmuştur. Tam adı Nuri Bey olup, 1934 yılında çıkan Soyadı Kanunu sonrasında “Killigil” soyadını almıştır. Bu soyad, ailesinin ata yurdu olan Kili (Chilia) şehrine dayanmaktadır. Kili, günümüzde Ukrayna’nın sınırları içinde kalan, Tuna Nehri’nin Karadeniz’e döküldüğü noktada yer alan tarihi bir liman kentidir. Ailesi, 18. yüzyılda Kırım Hanlığı’nın Ruslar tarafından işgali sonrası Kili’ye göç etmiş, ardından Osmanlı topraklarına, özellikle Kastamonu’nun Abana ilçesine yerleşmiştir. “Killigil” ifadesi, “Kili’den gelenler” anlamına gelmektedir ve aile kökenine doğrudan atıfta bulunmaktadır.

Nuri Killigil, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde yetişmiş ve Cumhuriyet dönemine geçişte aktif rol almış bir askerdir. Özellikle I. Dünya Savaşı yıllarında ve sonrasında gösterdiği askeri başarılarla öne çıkmıştır. Enver Paşa’nın öz kardeşi olması, onu dönemin siyasi ve askeri çekişmelerinin merkezine taşımış, Türk-İslam dünyasıyla ilişkilerde önemli görevler üstlenmesine vesile olmuştur.
Nuri Killigil’in lakabı nedir ve neden bu lakabı almıştır?
Nuri Killigil, halk arasında “Bakü Fatihi” lakabıyla anılmıştır. Bu unvan, 1918 yılında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’nün Ermeni ve Bolşevik güçlerinden kurtarılması sürecinde üstlendiği kritik rolün bir yansımasıdır. Osmanlı Devleti’nin desteğiyle oluşturulan Kafkas İslam Ordusu’nun komutanı olarak Bakü’ye giren Killigil, bu operasyonu stratejik ve kararlı bir şekilde yönetmiş, Bakü’nün kontrolünü ele geçirmiştir.
Bu başarısı, yalnızca bir askeri zafer olarak değil, aynı zamanda bölgedeki Türk ve Müslüman halkların Osmanlı’ya olan güvenini pekiştiren bir gelişme olarak değerlendirilmiştir. Killigil’in liderliği, disiplinli komutanlığı ve askeri öngörüsü hem Osmanlı subayları hem de Azerbaycan halkı arasında büyük takdir toplamıştır.
“Bakü Fatihi” unvanı, onun hem savaş alanındaki başarısını hem de Türk-İslam dünyasındaki itibarını simgeleyen tarihsel bir kimlik haline gelmiştir.

Nuri Killigil’in askeri başarıları nelerdir?
Nuri Killigil, özellikle Kafkasya cephesinde önemli görevler üstlenmiştir. 1918 yılında Osmanlı Devleti’nin desteğiyle kurulan Kafkas İslam Ordusu’nun komutanı olarak Azerbaycan’a gönderilmiş ve Bakü’nün Ermeni ve Bolşevik güçlerinden kurtarılması operasyonunu başarıyla yönetmiştir. Bu askeri harekât, hem Bakü’nün kontrol altına alınması hem de Azerbaycanlıların Osmanlı’ya olan bağlılığının güçlenmesi açısından tarihi bir dönüm noktası olmuştur.
Bakü Muharebesi’nin ardından, Killigil’in adı “Bakü Fatihi” olarak anılmaya başlamıştır. Sadece bir askeri komutan değil, aynı zamanda Türk-İslam dünyasında birlik idealinin sembol ismi haline gelmiştir. Bu dönemdeki faaliyetleri sadece askeri değil, diplomatik boyut da taşımıştır. Türkistan’daki Türk topluluklarıyla ilişkiler kurmuş, bölgede Türk nüfuzunun artmasını sağlamıştır.
Ayrıca Nuri Killigil, Orta Asya’daki direniş hareketlerini destekleyerek Rusya’daki Türk ve Müslüman toplulukların bağımsızlık mücadelesine katkı vermiştir. Bu girişimleriyle pan-Türkizm düşüncesine güçlü bir destek sunmuş ve Türk dünyasında derin bir etki bırakmıştır.
Nuri Killigil silah ve mühimmat fabrikası kurma sürecine nasıl girdi?
Askeri kariyerinin ardından Cumhuriyet döneminde sivil yaşama geçiş yapan Nuri Killigil, Türkiye’nin sanayileşme sürecine katkı sunmak amacıyla savunma sanayine yöneldi. Almanya’da geçirdiği dönemde edindiği gözlemler, mühendislik bilgisi ve temaslar, ona yerli üretim silah ve mühimmat geliştirme konusunda vizyon kazandırdı.

İlk olarak 1935 yılında İstanbul Zeytinburnu’nda küçük çaplı bir atölyeyle işe başladı. Burada silah ve mühimmat üretimine dair prototip çalışmaları yaptı. Ardından daha büyük bir üretim kapasitesine ihtiyaç duyarak Sütlüce’de geniş çaplı bir fabrika kurdu. Bu tesis, Türkiye’nin özel sektör eliyle kurulmuş ilk ciddi savunma sanayi kuruluşlarından biri olarak tarihe geçti. Yerli üretim silah ve mühimmatlar geliştirilerek hem orduya hem de dost ülkelere tedarik sağlandı. Killigil’in vizyonu, Türkiye’nin dışa bağımlı olmayan bir savunma altyapısına kavuşmasıydı. Girişimi, dönemin siyasi koşullarına ve sınırlı teknoloji imkanlarına rağmen büyük yankı uyandırdı.
Nuri Killigil silah fabrikası ne oldu?
Nuri Killigil ve Sütlüce Silah Fabrikası: Bir Başarı Hikâyesinin Trajik Sonu
1935 yılında Nuri Killigil tarafından İstanbul Sütlüce’de kurulan silah ve mühimmat fabrikası, Türkiye’nin özel sektör eliyle geliştirdiği ilk büyük savunma sanayi hamlelerinden biri olarak öne çıktı. Fabrikada tabanca, hafif makineli tüfek, havan ve el bombası gibi pek çok askeri teçhizat üretiliyordu. Zamanla genişleyen tesis, dönemi için oldukça ileri bir kapasiteye ulaştı ve yerli savunma üretiminin sembolü haline geldi.
Ancak bu girişim, 2 Mart 1949’da yaşanan büyük bir patlamayla dramatik biçimde sona erdi. Cephanelik bölümünde meydana gelen patlamada 27 kişi hayatını kaybetti. Patlama o kadar şiddetliydi ki İstanbul’un farklı semtlerinden hissedildi; çevredeki binalar zarar gördü. Olay anında fabrikada bulunan Nuri Killigil’in bedeni parçalanarak tanınmaz hâle geldi; kimliği ancak kişisel eşyalarıyla tespit edilebildi. Patlama sonrası çıkan yangın, tesisin büyük bölümünü yok etti.
Patlamanın Ardındaki Soru İşaretleri
Patlamanın kesin nedeni hiçbir zaman netleşmedi. Teknik bir hata mı, bir ihmal mi yoksa bilinçli bir sabotaj mı olduğu hâlâ tartışma konusudur. Özellikle Nuri Killigil’in yurt dışında yürüttüğü faaliyetler bu soru işaretlerini daha da büyüttü.
Killigil’in bazı Arap ülkelerindeki silahlı direniş gruplarına –özellikle Filistin– mühimmat desteği verdiği yönünde çeşitli bilgiler bulunmaktadır. Bu destek, dönemin Batılı istihbarat servislerinin dikkatini çekmiş ve Killigil’in özellikle İsrail ile doğrudan olmasa da dolaylı bir çatışma alanında yer aldığı iddia edilmiştir.
Bazı yorumlara göre, Türkiye ile İsrail arasında diplomatik tanıma süreci gündemdeyken Killigil’in Filistin yanlısı faaliyetleri, siyasi açıdan bir rahatsızlık kaynağı olmuş olabilir. Bu bağlamda, patlamanın bir “mesaj” olduğu yönündeki iddialar zaman zaman gündeme gelmiş, hatta İsrail istihbaratının olayla bağlantısı olduğuna dair spekülasyonlar basın ve akademik çevrelerde yer bulmuştur. Ancak tüm bu iddialar, bugüne kadar hiçbir resmî belgeyle doğrulanmamış, olay faili meçhul kalmıştır.
Yerli Savunma Sanayii İçin Bir Kırılma Noktası
Sütlüce Patlaması, Türkiye’nin yerli savunma sanayi tarihinde bir dönüm noktası oldu. Patlama sonrası fabrika tamamen kapatıldı ve bir daha faaliyete geçmedi. Bu trajik olay, özel girişimle savunma sanayii kurma çabalarına karşı uzun yıllar sürecek bir çekincenin de başlangıcı oldu.
Nuri Killigil, tüm belirsizliklere ve trajik sonuna rağmen, Türkiye’de askeri üretim vizyonunu hayata geçiren ilk özel sektör öncülerinden biri olarak anılmaktadır. Bugün hâlâ adı, Türk savunma sanayisinin temellerinden biri olarak saygıyla anılır.
Nuri Killigil hangi silahları üretti?
Bazı kaynaklara göre, Killigil’in fabrikasında yalnızca silah değil; aynı zamanda uçak bombaları, roketatar mühimmatı ve uçaksavar mermileri gibi daha kompleks silah sistemleri de üretilmiştir. Saim Alper Erdem’in derlediği bilgilere göre, Killigil yalnızca üretim değil, aynı zamanda Ar-Ge çalışmaları da yaparak prototip mühimmat ve özel mühendislik çözümleri geliştirmiştir. Bu yönüyle fabrika, sadece bir üretim tesisi değil, aynı zamanda dönemin teknik koşullarına göre ileri düzeyde bir savunma sanayi laboratuvarı işlevi görmüştür.
Ayrıca Erdem’in aktardığına göre, Killigil’in bu çalışmaları sırasında teknik malzeme ve bilgi temini için Polonya, Macaristan, Almanya ve İtalya gibi ülkelerle temas kurduğu; bazı mühendislik çözümlerini bu ülkelerden ithal ettiği, hatta bazı mühendisleri Türkiye’ye davet ederek bilgi paylaşımında bulunduğu belirtilmektedir. Bu durum, Killigil’in yerli ve milli üretim hedefini sürdürürken, teknolojik gelişmeleri takip etme ve dış kaynaklardan faydalanma konusunda da stratejik davrandığını ortaya koymaktadır.
Nuri Killigil’in kurduğu fabrikada büyük ölçüde yerli ve milli imkânlarla silah üretimi gerçekleştirilmiştir. Üretimde kullanılan bazı hammaddeler ve makineler yurtdışından temin edilmek zorunda kalınsa da, tasarım ve mühendislik açısından büyük oranda yerli bilgi ve beceri kullanılmıştır. Killigil’in amacı, Türkiye’nin dışa bağımlılığını azaltmak ve millî savunma kapasitesini yerli kaynaklarla güçlendirmekti.
Fabrikada üretilen silahlar şunlardır:
- Tabanca ve hafif makineli tüfekler
- Havan topları
- El bombaları
- Çeşitli mühimmat türleri
- Savunma sanayine yönelik özel donanım ve yedek parçalar
Ayrıca “Nuri Killigil Tabancası” olarak bilinen, 9 mm çapında yarı otomatik bir tabanca da üretilmiştir. Bu silah, hem estetik yapısı hem de işlevselliği ile dikkat çekmiş, dönemin teknik imkanları çerçevesinde oldukça başarılı bir yerli üretim örneği olmuştur.
Nuri Killigil’in mezarı nerede?
Patlamadan ardından sadece vücudunun birkaç parçası bulunan Killigil’in bedeninin patlamada denize savrulmuş olma ihtimaline karşın denizde de aramalar yapıldı. Nitekim bir süre sonra da üst bedeninden kalanlar denizde bulundu. Ancak patlamadan hemen sonra defin işlemlerinde cenaze namazı kılınmasına “ceset parçalarına” namaz kılınamaz denerek izin verilmedi. Killigil ve onunla beraber patlamada ölen çalışanları için sembolik bir anıt yapıldı.
Patlamadan 67 yıl sonra, 28 Eylül 2016’da, Killigil’in mezarı restore edildi ve cenaze namazı kılındı. Düzenlenen törene, uğurlarında savaştığı Azerbaycan’dan da katılım oldu.Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva, Enver Paşa’nın torunu Arzu Enver Eroğan ve birçok vatandaş katıldı. Azerbaycan ve Kastamonu’dan getirilen topraklar mezarına serpildi.

Cenaze töreni sembolik olarak düzenlendi ve Nuri Killigil adına Edirnekapı Şehitliği’nde anıt mezar yapıldı. Bugün mezarı ziyaret edilebilen bu anıt, hem onun kişisel mirasını hem de yerli savunma sanayisine katkılarını temsil ediyor.
Türkiye’de ilk silah fabrikasını kim kurdu?
Türkiye’de ilk modern silah fabrikası, Osmanlı döneminde 15. yüzyılda Tophane-i Amire adıyla kurulmuştur. Ancak Cumhuriyet döneminde özel sektör girişimi olarak kurulan ilk önemli silah fabrikalarından biri, Nuri Killigil’in Sütlüce’deki tesisidir. Bu girişim, özel sektör eliyle Türkiye’nin savunma sanayisine katkı sunması açısından tarihi bir öneme sahiptir. Aynı zamanda, Türk mühendisliğinin gelişmesine de katkı sağlamıştır.
Kaynak: dogrulukpayı.com