ABD Başkanı Donald Trump’ın ev sahipliğinde Beyaz Saray’da düzenlenen kritik zirvede, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, iki ülke arasındaki onlarca yıllık gerginliği sona erdirmeyi amaçlayan kapsamlı bir barış deklarasyonuna imza attı.
Deklarasyon, iki ülkenin askeri çatışmalara son vermesi, diplomatik ilişkilerin yeniden kurulması ve karşılıklı olarak toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi gibi temel ilkeleri içeriyor. Ayrıca metinde, sınır hattında güvenlik mekanizmalarının güçlendirilmesi, karşılıklı ticaretin teşvik edilmesi ve altyapı projelerinde ortak çalışma kararlılığı yer alıyor.
Üçlü zirvede kritik görüşmeler
Zirve öncesinde hem Aliyev hem de Paşinyan, Trump ile ayrı ayrı birer saat süren ikili görüşmeler gerçekleştirdi. Beyaz Saray kaynaklarına göre bu görüşmelerde tarafların öncelikli beklentileri, güvenlik garantileri ve ekonomik iş birliği projeleri ele alındı.

Ortak basın toplantısında Trump, “Bugün sadece iki ülke arasındaki bir anlaşmaya değil, tüm bölge için yeni bir geleceğe tanıklık ediyoruz” dedi. ABD Başkanı, bu sürecin yalnızca Güney Kafkasya’da değil, küresel barış ortamında da olumlu yankılar yaratacağını savundu.
Yaptırımlar kaldırılıyor
Trump, konuşmasında savunma sanayi alanında Azerbaycan’a yıllardır uygulanan kısıtlamaların kaldırılacağını açıkladı. Bu karar, Bakü’nün modern savunma teknolojilerine erişimini kolaylaştıracak ve bölgedeki askeri dengeye yeni bir boyut katacak. Ayrıca Trump, Zengezur Koridoru’nun da faaliyete geçeceğini duyurdu.

Beyaz Saray yetkilileri, yaptırımın kaldırılmasının Azerbaycan’ın bölgesel güvenlik girişimlerine daha aktif katılımını sağlayacağını, aynı zamanda ABD-Azerbaycan ilişkilerini stratejik ortaklık seviyesine yükselteceğini belirtiyor.
Karabağ sonrası en büyük diplomatik adım
Bu deklarasyon, özellikle 2020’deki 44 günlük Karabağ Savaşı ve takip eden dönemde yaşanan sınır çatışmaları sonrasında taraflar arasında imzalanan en kapsamlı barış girişimi olarak dikkat çekiyor.
Anlaşmanın içeriğinde, ulaşım ve enerji hatlarının yeniden açılması, sınır hattında uluslararası gözlemci mekanizmalarının oluşturulması ve esir değişim sürecinin hızlandırılması gibi somut adımlar yer alıyor.

Uzmanlar, bu maddelerin hayata geçmesi halinde bölgedeki ekonomik entegrasyonun hızlanacağını ve çatışma riskinin önemli ölçüde azalacağını vurguluyor.
Paşinyan: “Yeni bir tarih başlıyor”
Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, imza töreninde yaptığı konuşmada deklarasyonu “tarihi bir dönüm noktası” olarak nitelendirdi. Paşinyan, “Bugün sadece bir belgeye imza atmıyoruz; halklarımız için yeni bir geleceğin temellerini atıyoruz” ifadelerini kullandı.
Paşinyan’a göre bu süreç, Ermenistan’ın bölgesel izolasyonunun sona ermesine, yeni ticaret koridorlarının açılmasına ve özellikle genç nüfus için yeni ekonomik fırsatlar yaratılmasına zemin hazırlayacak.
Aliyev: “Geleceğe güvenle bakıyoruz”
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ise anlaşmanın yalnızca Bakü ile Erivan arasında değil, tüm Güney Kafkasya’da barış iklimi oluşturacağını söyledi. “Artık geleceğe güvenle bakıyoruz” diyen Aliyev, özellikle ulaştırma, enerji ve ticaret projelerinin hızla hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı.
Aliyev ayrıca, bu deklarasyonun Bakü’nün Batı ile ilişkilerinde yeni bir sayfa açacağını ve Azerbaycan’ın bölgesel enerji merkezi olma hedefini güçlendireceğini belirtti.
ABD’nin rolü ve uluslararası yankılar
Washington yönetimi, son yıllarda Ermenistan-Azerbaycan hattındaki gerilimi azaltmak için diplomatik girişimlerini artırmış, tarafları farklı başkentlerde müzakere masasına oturtmuştu. Beyaz Saray’daki bu imza töreni, ABD’nin çatışma çözümünde hâlen güçlü bir aktör olduğunu gösteriyor.

Anlaşma sonrası uluslararası kamuoyunda da olumlu tepkiler geldi. Avrupa Birliği, süreci desteklediğini ve gerek teknik yardım gerekse finansman konusunda katkı sunmaya hazır olduğunu açıkladı. Birleşmiş Milletler ise anlaşmanın “kalıcı barışa giden yolda cesur bir adım” olduğunu belirtti.
Bölge uzmanları, anlaşmanın uygulanmasının ciddi diplomatik takip gerektirdiğine, ancak siyasi irade sürdüğü sürece Güney Kafkasya’da uzun vadeli istikrarın mümkün olabileceğine dikkat çekiyor.