Karanlık Aydınlık

Azerbaycan’da Türkiye-İsrail görüşmeleri: Suriye’de ne olacak?

Suriye’de yeni dönem başlıyor mu? Türkiye ve İsrail arasında çatışmasızlık görüşmeleri Azerbaycan’da başladı.

Suriye’deki karmaşık güç dengeleri arasında dikkat çeken bir diplomatik gelişme yaşandı.

Türkiye ile İsrail, Suriye sahasında karşı karşıya gelme ihtimaline karşı, ilk defa resmi düzeyde çatışmasızlık mekanizması kurmak için masaya oturdu.

Görüşme noktası olarak seçilen Azerbaycan ise sadece bir arabulucu değil, aynı zamanda tarafların güven duyduğu stratejik bir diplomasi platformu.

Milli Savunma Bakanlığı kaynaklarının teyit ettiği bilgiye göre, bu çerçevede Azerbaycan’da ilk teknik toplantı 11 Nisan’da gerçekleştirildi. Görüşmelerin amacı, Suriye sahasında herhangi bir doğrudan çatışma veya askeri yanlış anlaşılmanın önüne geçmek.

Bu diplomatik adım, hem Ankara’nın hem de Tel Aviv’in sahada artan varlığı ve müdahaleleri göz önüne alındığında kritik bir dönemece işaret ediyor.

Görüşmenin arka planı: Suriye’deki yeni dinamikler

Türkiye son aylarda Suriye’deki yeni hükümet ile savunma alanında temaslarını artırmış durumda. Ankara’nın, DEAŞ ve PKK/YPG gibi terör örgütlerine karşı yürüttüğü operasyonlar yanında, Suriye’nin yeni siyasi yapısına savunma kapasitesi inşa etme noktasında destek sunduğu belirtiliyor.

MSB, eğitim amaçlı üs kurulmasına dair planlamaların da gündemde olduğunu açıkladı. Bu, Türkiye’nin Suriye’de yalnızca taktik değil, stratejik düzeyde kalıcı bir aktör olmayı hedeflediğini ortaya koyuyor.

Bu gelişmelerle paralel olarak İsrail’in Golan Tepeleri çevresindeki askeri pozisyonunu güçlendirmesi ve Suriye’ye yönelik hava saldırılarını artırması, bölgede yeni bir kırılganlık oluşturdu. Özellikle İran destekli milisler ve Hizbullah unsurlarının da aynı bölgelerde aktif olması, olası bir Türkiye-İsrail karşılaşmasını teknik değil, politik bir kriz hâline getirebilir.

Azerbaycan’ın rolü: Sadece ev sahibi mi, yoksa stratejik köprü mü?

Azerbaycan’ın ev sahipliğinde yapılan bu görüşme, yalnızca mekânsal bir tercih değil. Türkiye ve İsrail’in Azerbaycan ile olan güçlü diplomatik ve askeri bağları, Bakü’yü bu sürecin güvenilir arabulucusu hâline getiriyor. Özellikle Azerbaycan’ın 2020’den bu yana İsrail’den savunma sistemleri tedarik etmesi ve Türkiye ile olan “tek millet iki devlet” ilişkisi, bu pozisyonunu güçlendiriyor.

Ayrıca diplomatik kaynaklara göre, görüşmelerin doğrudan bir anlaşmaya varmak yerine “karşılıklı anlayış geliştirme” sürecine hizmet etmesi bekleniyor. Bu süreçte taraflar arasında doğrudan iletişim hatlarının kurulması, angajman kurallarının belirlenmesi ve hava sahası kullanımı gibi konuların teknik düzeyde ele alınması öngörülüyor.

MSB’nin mesajı net: Türkiye tehdit değil, güvenlik teminatıdır

MSB kaynakları, Türkiye’nin yalnızca kendisine yönelmiş tehditler karşısında müdahale hakkını kullandığını, bunun dışında hiçbir ülkeye yönelik tehdit oluşturmadığını vurguladı.

İsrail’in zaman zaman kamuoyuna yansıttığı “Türkiye karşıtı” açıklamalar ise Ankara tarafından yapay gerilim üretme çabası olarak yorumlanıyor. MSB’nin açıklamasında, İsrail’in bu söylemlerle, uluslararası hukuku ihlal eden eylemlerini perdelemeye çalıştığı net şekilde dile getirildi.

SDG ve Barajlar üzerindeki denetim: Saha gerçekliği değişiyor mu?

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kontrolündeki bazı stratejik noktaların, özellikle Halep ve Tişrin Barajı çevresinin rejim güçlerine devredildiği yönündeki haberler dikkat çekiyor. Bu gelişme, Türkiye’nin uzun süredir gündemde tuttuğu “terör koridoru” tehdidinin yeniden şekillenmesi anlamına gelebilir.

MSB, sahadaki bu değişimi yakından izlediklerini ve SDG’nin Suriye rejimiyle yaptığı iş birliğinin bölge güvenliği açısından yeni riskler taşıyabileceğini belirtti.

Yeni Bir Askerî diplomasinin doğuşu olabilir

Türkiye ve İsrail arasında Azerbaycan’da başlayan bu süreç, sadece Suriye özelinde değil, Orta Doğu diplomasisinin yeni dönemine dair önemli sinyaller veriyor. Her iki ülkenin de askeri olarak aktif olduğu bir coğrafyada, karşılıklı çatışmalardan kaçınma iradesi, sahadaki rekabetin yerini zamanla kontrollü iş birliğine bırakabilir.

Bu süreçte başarının anahtarı; şeffaf iletişim, mutabakata sadakat ve sahadaki askeri hareketliliğin kontrollü ilerlemesi olacak. Diplomasi, sıcak çatışmanın önüne geçebildiği sürece, bölgede kalıcı istikrar için umutlar yeniden yeşerebilir.

Kaynak: AA,

Yorum yaz Yorum yaz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Önceki Haber

ROKETSAN'dan Endonezya'ya teknoloji transferi ve ortak üretim adımı

Sonraki Haber

ASELSAN TOLUN-S’in özellikleri ve yetenekleri belli oldu