Uluslararası ilişkilerde abluka, bir devlet veya silahlı gücün kara, hava veya deniz yollarını kapatarak belirli bir bölgeye mal, hizmet ve insan giriş-çıkışını engellemesi anlamına gelir.
Abluka, genellikle askerî veya siyasi amaçlarla uygulanır ve hedef, ekonomik baskı veya nüfusu kontrol altına alma yoluyla stratejik avantaj sağlamaktır. Ancak uluslararası hukuk, sivil halka yönelik abluka uygulamalarını ciddi şekilde sınırlar.

Gıda, ilaç ve temel ihtiyaç malzemelerinin engellenmesi, uluslararası insancıl hukuka aykırı sayılır ve Birleşmiş Milletler ile Uluslararası Adalet Divanı gibi kurumlarca sıkça tartışılmıştır. Bu nedenle abluka, yalnızca askerî bir önlem değil, aynı zamanda diplomatik ve hukuki bir çatışma alanıdır.
Ablukayı delmek, bu kısıtlamaları aşarak hedef bölgeye insani yardım ulaştırmak, sivillerin temel ihtiyaçlarını karşılamak veya serbest geçiş hakkını kullanmak anlamına gelir. Böyle girişimler, çoğunlukla barışçıl ve sivil misyonlar çerçevesinde gerçekleştirilir ve uluslararası toplumun dikkatini bölgedeki insani krize çekmeyi amaçlar. Ablukayı delme girişimleri, aynı zamanda uluslararası hukuk ve insan hakları ihlallerini görünür kılma işlevi taşır.

Küresel Sumud Filosu, Gazze’ye insani yardım ulaştırmak amacıyla yola çıktığında ablukanın hukuki ve insani boyutunu ön plana çıkarmıştır.
Filonun gemilerinde farklı ülkelerden aktivistler, doktorlar, hukukçular ve gazeteciler yer alarak yalnızca malzeme taşımakla kalmamış, İsrail’in uyguladığı deniz ablukasının sivil halk üzerindeki etkilerini dünya kamuoyuna göstermeyi hedeflemiştir. Bu bağlamda filo, hem insani yardım hem de diplomatik mesaj niteliği taşımıştır.
İsrail donanmasının müdahalesi, ablukanın tartışmalı doğasını gözler önüne sermiştir. İsrail, güvenlik gerekçesiyle müdahale ettiğini açıklasa da, BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği ve uluslararası hukuk uzmanları bu eylemi sivil halkın deniz geçiş haklarını ihlal eden yasadışı bir müdahale olarak değerlendirmiştir. Bu nedenle Sumud Filosu’nun abluka karşısında gösterdiği direnç, sadece fiziksel yardım değil, aynı zamanda uluslararası hukuka ve insan haklarına dikkat çekme stratejisi olarak da önem kazanmıştır.

Sumud Filosu, abluka kavramının yalnızca askerî bir önlem olmadığını, aynı zamanda uluslararası hukuki ve diplomatik bir mesele olduğunu ortaya koymuştur. Ablukayı delme girişimleri, sivil dayanışmanın, hukuki sorumluluğun ve insani diplomasinin bir arada yürütülebileceğini gösteren somut bir örnek teşkil etmiştir. Haliyle bu durum, küresel toplumun insani krizler karşısındaki sorumluluklarını ve devletlerin uluslararası hukuka uymadaki yükümlülüklerini yeniden tartışmaya açmıştır.