Karanlık Aydınlık

ABD Deniz Piyadeleri, ikonik amfibi aracını emekliye ayırdı

Yarım asrı aşan bir hizmetin ardından Amfibi Taarruz Aracı (AAV) dönemi sona erdi; yeni nesil Amfibi Muharebe Aracı (ACV) göreve başladı.

ABD Deniz Piyadeleri, 50 yılı aşkın süredir amfibi harekâtların sembolü haline gelen Amfibi Taarruz Aracı (AAV) sistemini resmen emekliye ayırdı. Bu gelişme, Deniz Piyadeleri tarihinde önemli bir dönemin sonunu ve aynı zamanda yeni nesil Amfibi Muharebe Aracı (ACV) platformunun başlangıcını simgeliyor.

AAV Gün Batımı Töreni (AAV Sundown Ceremony) adı verilen etkinlik, 26 Eylül 2025 tarihinde California’daki Camp Pendleton üssünde bulunan Amfibi Taarruz Okulu’nd a düzenlendi. Törende, 53 yıllık hizmet süresi boyunca AAV’leri kullanan, bakımını yapan ve bu araçlarla görev yapan deniz piyadeleri ile denizciler onurlandırıldı.

Tören, yalnızca bir aracın hizmet dışına alınmasını değil, aynı zamanda Deniz Piyadeleri’nin modern muharebe anlayışında yeni bir dönemin başlangıcını temsil etti. AAV’nin yerini, geleceğin harekât ortamlarına uygun olarak geliştirilen Amfibi Muharebe Aracı (ACV) aldı. Bu geçiş, kuvvetin çeviklik, dayanıklılık ve savaş alanı uyumunu artırmayı hedefleyen uzun vadeli dönüşüm planının bir parçası olarak görülüyor.

Amfibi Taarruz Okulu Komutanı Albay Lynn W. Berendsen, törende yaptığı konuşmada AAV’nin yalnızca bir savaş aracı değil, aynı zamanda Deniz Piyadeleri’nin ruhunu ve fedakârlık geleneğini temsil ettiğini belirtti. Berendsen, “AAV-P7 bir gemiden kıyıya taşıyıcı, zırhlı muharebe aracı, personel nakil aracı, lojistik platformu ve zaman zaman bir can kurtarma aracı oldu. Ancak en önemlisi, deniz piyadelerinin hizmette, görevde ve fedakârlıkta iz bıraktığı bir platformdu.” ifadelerini kullandı.

AAV’nin hikâyesi, amfibi savaş doktrininin gelişimiyle doğrudan bağlantılıdır. Bu araç, 1942 yılında Solomon Adaları Harekâtı sırasında ilk kez muharebede kullanılan Paletli Çıkarma Aracı (LVT) modelinin yerini almak üzere geliştirilmiştir. LVT’ler, II. Dünya Savaşı boyunca Tarawa ve Inchon gibi önemli çıkarmalarda, ayrıca Vietnam Savaşı’nda da aktif şekilde kullanılmıştır.

1972 yılında Paletli Çıkarma Aracı, Personel-7 (LVTP-7) adıyla hizmete giren AAV, su jeti tahrik sistemi ve kıç rampasıyla gemiden kıyıya geçişleri önemli ölçüde hızlandırmıştır. 1980’li yıllarda gerçekleştirilen kapsamlı modernizasyon çalışmalarıyla motor, şanzıman ve silah sistemleri yenilenmiş; araç bu dönemde AAV-7A1 olarak yeniden adlandırılmıştır.

AAV, 53 yıllık hizmet süresi boyunca dünya genelinde pek çok muharebe ve insani yardım görevinde kullanılmıştır. 1983’teki Grenada Harekâtı’nda deniz piyadelerini sahile taşımış, Somali’deki insani yardım operasyonlarında görev almış, Körfez Savaşı ve Irak’taki çatışmalarda aktif rol oynamıştır. Bunun yanı sıra, AAV sadece savaş alanında değil; lojistik destek, tahliye ve kurtarma görevlerinde de etkin bir araç olmuştur.

Albay Berendsen, bu çok yönlülüğü şu sözlerle özetledi: “AAV, deniz piyadelerine hem hareket kabiliyeti hem de zırh koruması sağlamıştır. Düşmanla hızlı temasa geçip hedefi ele geçirme yeteneği kazandırmıştır. Çölde olduğu kadar Pasifik kıyılarında da bir muharebe gücünün kalbinde yer almıştır.”

AAV’nin hizmetten çekilmesiyle birlikte Deniz Piyadeleri, Amfibi Muharebe Aracı (ACV) adlı yeni nesil platforma geçiş yaptı. Sekiz tekerlekli ve modüler tasarıma sahip ACV, farklı operasyonel ihtiyaçlara uygun olarak personel taşıyıcı (ACV-P), komuta kontrol (ACV-C), kurtarma (ACV-R) ve silahlı destek (ACV-30) varyantlarından oluşmaktadır. Modern donanma unsurlarıyla tam uyumlu olarak geliştirilen ACV, Deniz Piyadeleri’nin “Force Design 2030” modernizasyon planının merkezinde yer almakta ve dağınık yapılı deniz operasyonlarında hız, dayanıklılık ve esneklik kazandırmayı hedeflemektedir.

ABD Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre, Deniz Piyadeleri ACV-30 varyantının tam üretim aşamasına geçmiştir. BAE Systems Land & Armaments LP firması, 31 adet ACV-30 üretimi için 181,1 milyon dolar tutarında bir sözleşme imzalamış; Norveç merkezli Kongsberg Defence & Aerospace firması ise 101 adet PROTECTOR RT20 uzaktan kumandalı 30 mm taret sistemi üretimi için 117,9 milyon dolar değerinde bir sözleşme almıştır.

Her iki üretim sürecinin Eylül 2027 itibarıyla tamamlanması planlanmaktadır. Sözleşmelere ilişkin tüm opsiyonların devreye alınması hâlinde, toplam bedelin yaklaşık 4 milyar dolar (3,85 milyar USD) seviyesine ulaşabileceği belirtiliyor.

ACV-30 varyantı, stabilize edilmiş uzaktan kumandalı 30 mm top sistemiyle donatılmıştır. Bu sistem, mürettebatın zırh koruması altında hedefleri yüksek hassasiyetle vurmasına imkân tanımakta ve deniz piyadelerine zırhlı ya da tahkim edilmiş hedeflere karşı uzun menzilli ateş üstünlüğü sağlamaktadır.

Kongsberg tarafından üretilen PROTECTOR RT20 taretleri, hem Norveç’teki hem de ABD’nin Pennsylvania eyaletindeki Johnstown tesislerinde üretilmekte olup, gelişmiş hedef tespit ve atış kontrol sistemleriyle donatılmıştır.

Kaynak: Defence Blog

Yorum yaz Yorum yaz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki Haber

Ukrayna, uzun menzilli İHA’lar ile Rusya’nın içerlerine saldırdı

Sonraki Haber

Tekno Macera Tırı, Malatya'da çocuklarla buluştu